4 Mart 2013 Pazartesi

YA Bİ' İTTİRİP DURMAYIN AMA!!!



'Kendi kendine konuşmak' sadece kalitesiz dizlerde görülen birşey sanırdı. Oysa insan bazan sadece 'kendine' söyleyebileceği şeyler düşünebiliyormuş, anladı.
İsyan, karşına biri çıkana kadar zapt edilebilen, uslu bi'şey değilmiş. Aniden sokağa fırlayıp dırdır ederken bir yandan da bunları düşünüyordu Sare.

" Üzerinde milyonlarca göz, keskin bir sessizlik, ara-sıra fısıltılar ve beklentilerle dolu yığınla soru işareti...
İnsanı acele ettirmeyin, lütfen. Sakin olun. Ben zaten bi'şeylerin peşindeyim! Sabredin. Böyle soğukkanlı duruyorum diye sizi de teselli edecek halim var sanmayın! Planlarım var benim! Beklentilerim, isteklerim var! Herşey kendi zamanında olacak, biliyorum.Ben de öyle boş oturup beklemiyorum ki! Didiniyorum. Ya! 'Didiniyorum' filan dedirttiniz bana, ağız büze büze. Gıcık oluyorum. Ben biliyorum; hayat yoluna girecek. Şimdi ben 'tamam' desem, bu koşullara eyvallah etsem zaten biter herşey.Ama bazı şeylerin eksikliğini hissediyorsam, bu demektir ki: ben o 'bazı şeyler' e sahip olunca tastamam 'ben' olacağım. Demek ki istediğim herşey zaten bana ait. Değil mi ya! Ağacın boy atması gibi, zamanla ben de kendi şeklimi alacağım! Üstüme gelmeyin kapınıza çivi çakarım ha!
Oh be! Rahatladım... A..a! Anne? Sen burda mıydın? Kitap okuyordum, kitap. Yüksek sesle... Ezberden... Yemedin mi? ... Yemedin. Tamam. Ay, karnım ağrıdı..."


Hiç yorum yok: