29 Eylül 2012 Cumartesi

'IH' ...

fotograf: Yasemin Unaldi




Bir kızın en mutlu hissettiği an babasının salladığı salıncakta kıkırdayarak gökyüzüne uçtuğu andır...
Kız bunun en mutlu an olduğunu,  yıllar sonra ağladığı yastığa bakarak anlayacaktır...
O salıncak her şeyin yolunda olduğuna şüphesiz inandığı nadide mekandır...
Orası tüm gezegenlerin en korunaklı dağıdır...
Bir kızın gözlerini kapatıp o duyguyu hatırlayarak, kalbindeki mağaradan gelen çocukluk kıkırtısını duyduğu an, büyüdüğü andır...
Salıncaktan 'pat' diye düştüğü,
kuşların sustuğu,
havanın hep yağışlı olduğu,
kaplumbağaların yorulduğu andır...
Bir kızı hiçkimse babası gibi sevemez...
Kız, büyüyüşünü izlerken, çocukluğu bir sokakta oynamaktadır hala...
Uzaktan sesi gelir;
ip atlmaktan yorulup babasının sırtına tırmanır,
önce salıncağa sonra hamağa taşınır, uyuyakalır...
Babası kucağına alıp yatağına yatırır.  Tam kapıdan çıkacakken baba, 'ıh' der kız, uyanır gibi... Baba dönüp 'şşş' der uyandıran tüm seslere, kıza sarılır. Kız babasının kollarında yüzyıllarca uyur;
kolu uyuşur babanın, kızın uykusu bölünmesin diye kıpırdamadan bekler...
'ıh' diye uyanır kız yıllarca uzak bi' yatakta. Uyuşmuş bir yastığın üstünde: Büyümüş, şişmiş, ağlamış gözlerinin içinden... Uyanır mutluluk uykusundan...
Rüyasında da olsa bir kızın en ama en mutlu hissettiği an, babasının salladığı salıncakta kıkırdayarak gökyüzüne uçtuğu andır...


27 Eylül 2012 Perşembe

KUŞ






Bir kuş varmış; ayakları olmadığı için hiçbir yere konamazmış.
Hayatı boyunca hiç durmadan uçmak zorundaymış.
Bir gün yorgun argın bir bahceye düşmüş.
Bir çocuğun en güzel düşüymüş.
Bir çift minik avuçta,
dinlenerek büyümüş.
Uçup gittiği gün çocuk da büyümüş.
Bi' an için ikisi de çok üşümüş...

25 Eylül 2012 Salı

FALIM



Rüyalarına giren sorularla büyüdü çocuk.
Hem bildiği hem bilmediği yollardan geçerek,
ağaçların yapraklarından su içerek,
bir yere yetişmek için canını dişine takıp asla yetişemeyerek,
giysisinin birazını giyip birazını giymeyerek,
bir yabancının arkasından seslenerek rüya işaretlerinin yollarını yarıladı.
Yılları, yolları yarılayarak,
bir sepete oturtulup kuyulardan sarkıtılatak,
bir cenazede kıkırdayarak,
yağmura uçan bir yarasadan kaçarak,
koşarak ama hep koşarak sabaha yaklaştı.
Kapıyı çalan mavi balıkla konuşup,
bir kaç rakam sorup, soruşturup,
uzun bir süpürgede uçup,
dedesinin eski fotograflarındaki kravatı boynuna kondurup,
o efsane filmdeki köprüden uçuşup uyandı.
Yine yorgun,
yine deniz, derya,
yine ağzında bir bakla...
Çıkar ağzındaki baklayı çocuk.
De diyeceğini de rahatla.
O ne öyle? Büyüdü de büyüdü içindeki laf saklana, saklana...
Konuş ki dinsin rüyandaki kargaşa. 

20 Eylül 2012 Perşembe

AFACAN




Haritada gösterilemeyen yerlerimde gizli bir sevincim;
heryere bulaşan tatlı bir telaşım;
çocukların ve yaşlıların rüyasına giren bir müjdem;
leyleklerin göçyolu bozuluyor diye üzülen bir kadının penceresinde açan bir çiçeğim;
sadece mola yerlerinde et yiyen adamın cebinde bozuk param,
uykusundan tedirgince uyanmış bir geyiğin yanında serin suyum var...
Parmağına kıymık batmış çırağın aklında hain bir eşek şakam,
çöplüğe dönmüş bir depoda afacan kuklam var.
Cünkü kalbim tertemiz benim...
Cünkü kendi gözyaşımla yıkanıp serinledim...




18 Eylül 2012 Salı

ÖPÜCÜK




Gemiler durdu; hiçbir çizgi kıpırdamadı, bekledi...
Köpükler, deniz nefesini tuttu.
Düşen bir sarı yaprak havada asılı kalıp aniden sustu.
Denizfeneri herzamanki gibi  ağırbaşlıydı.
Saniyeler, parçalandı; yıllara dönüştü.
Yaşını başını aldı pamuklar.
Kayaların içinden, görünmeyen rayların üstünden, yanarak ve çığlık atarak bir ateş treni geçti...
Boyası kurumamış bir manzara resmindeki şelalenin suyuyla ıslandı herkes.
Dolunay, okumaya yazma bilmeyen bir şarkı mırıldandı.
Kömür yere iz bıraktı.
Bir kuzuyu hıçkırık tuttu.
Toz taneleri boşluğa yapıştı.
Terk edilmiş bir şehre dönen göğüs kafesiyle bir kadın, tutuldu kaldı.
Her kadın, her adam geri kalan herşeyden ayrılıp bir minik zaman aralığında toplandı.
Doğa küçük kollarıyla kucak açtı,
dünyalar kadar acılı bir aralık bırakarak burada, bir çocuğu kucakladı.
Çocuk gülümseyerek gitti.
Deniz feneri ciğerlerinde zapt ettiği bütün ışığı bırakıverdi; tüm şehirlere
Gemiden duman çıktı, sular köpürdü,
çiçek açtı, büyük bir nefes herkesin sırtından geçti.
Bir melek havalandı.
Artık herkes başka bir dünyanın insanıydı.
Yeni sayfada uçuşan bir meleğin tatlı öpücüğü ilk laftı.
Zaman aralandı; sıraya girip ağaçlandı herkesin aklı.
Dallanıp budaklanıp bir dudakta çatladı.
Çünkü bir melek uçtu.

13 Eylül 2012 Perşembe

MUHTEŞEM YÜZKIL



  1. Gece, gece sokakta bağıran
  2. Evden bu sesi duyup için, için bilenen
  3. Saç kurutma makinasıyla belini, boynunu filan ısıtan
  4. Yemek seçen
  5. Tarihi 1 gün geçmiş yoğurt yiyince hemen zehirlenen
  6. Uzun mesajlara kısacık yanıtlar veren
  7. Aynı anda 13 kişinin sigara içtiği yerde ısrarla durup dırdır eden
  8. Küçücük kapalı alanda biri sigara yaktığı an 'çıt... çıt. çıt.çı-çıt' diye sigara yakma zincirini sürdüren
  9. Ekmek alırken bütün ekmekleri elleyen
  10. Elini koltuğa silen
  11. Bu sileni görüp aşırı reaksiyon veren
  12. Kötü sesiyle sarhoş olduğu her yerde şarkı söyleyen
  13. Bu şarkı söyleyeni videoya kaydedip sonra gülen
  14. Hiç acıkmayan, acıkanı utandıran
  15. Deyimleri kendine çevirerek tersten söyleyip, insanın lafını ağzına tıkan: 'burnunda tüttüm di mi?, n'aptığımı sanıyorum ben ya! bu saatte aranır mı?' ... ( ben bu)
  16. Birinin su içtiği bardağa 'boklu' muamelesi yapan
  17. Yapıp, yapıp inkar eden
  18. Sen bi'şey yaparken asla susmadan fikir vererek el-ayak dolaştıran
  19. Telefonunu durmadan sessizde unutan
  20. Söylediği saatte gelmeyen
  21. Bu geç gelenin gününü burnundan getiren
  22. Minübüs bir yolcu bırakıp hareket ettikten 7 sn. sonra 'misayit bi'yerde litfen' diyen
  23. Bu sesi duymazdan gelen (ki kendisi şoför)
  24. Komşunun çiçeklerini kafaya takan
  25. Bir kere aramayı unuttun diye yıllardır sırt çevirmişsin gibi sitem eden
  26. Kıymet bilmeyen
  27. Israr eden
  28. Naza çeken
  29. Kedilere, köpeklere kin besleyen
  30. Yerinin yadırgayan
  31. Göz göre, göre yalan söyleyen
  32. '22:00' dedin mi uyuyan
  33. '03:17' filan gibi bir rakam görmeden uyuyamayan
  34. Yıllardır aynı marka gömlek giyen
  35. 15/16 yıllık sabit alışkanlığı olan
  36. Ders notları huzur evi yaş ortalaması gibi hep yüksek olan
  37. Bi' ayağı diğerinden yarım numara büyük olan ( sağlık problemi olmaksızın)
  38. Asla kendine göre kot pantolon bulamayan
  39. Hediye almayan
  40. Facebook'taki bi' fotoğrafa dibi düşse bile 'beğen' i tıklamayan
  41. Arkadaşının zil gibi ince sesinden delicesine rahatsız olup, yüzünü hurma gibi buruşturan
  42. Zil gibi sesiyle molasız konuşan
  43. Yemeğine 6 sn. ara versen, hemen çatalı götürüp masayı 'fazlalıkları toplama' kisvesi altında toplamaya başlayan
  44. Bahsettiği şeyi anlamayan biri olunca kibirle açıklayan
  45. Anlıyormuş gibi yapan
  46. Sakızı sesli çiğneyen
  47. Sakız sesini kafaya çok takan
  48. Sert yastıkta yatan
  49. Yumuşak yastıkta yatan
  50. Tuzlu yiyen
  51. Cevapsız aramalarına dönmeyen
  52. 'Ya dönmezse' diye peş peşe arayan
  53. Mail / mesaj gönderip  hemen 'aldın mı?' diye arayan
  54. Tuzsuz yiyen
  55. Saate bakmadan tam saati tahmin eden
  56. Alarm kurup, alarmdan önce uyanan
  57. Alarm kurup asla uyanmayan
  58. Sen telaşın ortasındayken telefonda mıyıl, mıyıl ruya anlatır gibi sonsuza kadar konuşan
  59. Biri konuşurken başka yere bakan
  60. Yere sakız atan
  61. Durmadan saate bakan
  62. Boğazlı kazak giyince kusacak gibi olan
  63. Çok allerjisi olan
  64. Hep tütsü yakan
  65. Toplu taşımda kafasının içinden herkesle kavga eden
  66. Ayağa basan
  67. Filmin sonunu söyleyen
  68. Evi aşırı temiz olan
  69. Şeftaliden, cevizden filan korkan
  70. Tiki olan birine şaka yapan
  71. Sık, sık acile giden
  72. Televizyonun her kanalındaki herkes için söyleyecek çirkin bir laf bulan
  73. Başarıyı kıskanan
  74. En yakın arkadaşının bile olsa birinin başına güzel bi'şey gelince ilk duygusu  'yıkım' olan
  75. Birsürü dili anadili gibi bilen
  76. Kimseyi beğenmeyen
  77. Kendi hayatının dışındaki hayatları kessen anlayamayan
  78. Evine gelip, en sevdiğin kıyafetini giyip, bir de onunla uyuyan,
  79. Arkadaşından bile eşya sakınan
  80. Gizli, gizli plan yapan
  81. Aklına bi' fikir gelince bin kişiye anlatan
  82. Eyleme asla geçmeyen
  83. Tıkır, tıkır planlı yaşayan
  84. Çocuğunu öven
  85. Kendi hatalarını hiç ama hiç fark etmeyen
  86. Bir şeyi, istedikten 34 dk. sonra getiren
  87. 'Evet' yerine 'bakarız' deyip havaya giren
  88. Bozuk paraya bakınca üsünde ülke doldu bakteri gören
  89. Gece buzdolabının kapağını 4 kez kontrol eden
  90. Çok sağlıklı yaşayan
  91. Hele, hele çok spor yapan
  92. Alkol almayan
  93. Alana da gıcık olan
  94. Çok ama çok, öldüresiye  nazik olan
  95. Herkes bira içerken bitki çayı içen
  96. Herkes bira içerken viski içen
  97. Dizi izleyip inkar eden
  98. Hiç televizyon izlemeyen
  99. İlk 'merhaba'yı söylememek için bir bir hesap yapan
  100. Bunların hepsini izleyip bi' de yazıya döküp teşhir eden
'KIL'DIR. Hepimiz MUHTEşEM'iZ! Hepimiz KIL'IZ!

11 Eylül 2012 Salı

VAKiT





Bi' balığın uykusu gibi hafif sabah,
bi kızın çantasından düştü bi köstekli saat...
Birden aklına uçuştu kuşlar, gökyüzüne 'Şimdi vakit değiştirme vaktidir' yazarak.
Saati acucunda tutarak bindi ilk vapura, kırıtarak.
Bir saray, bir han, bir meydan, bir yaşını başını almış eşya arayarak.
İlk gördüğü vakit kapısından girdi içeri.
Yüzlerce yıl öncesinden baktı şimdiki zamana.
Doldu gözleri.
Fingirdedi etekleri.
Nasıl da özenmişti yürümeye tarihten içeri.
Tüllendi, pullandı, kirpiklendi de güzelleşti vakitte yer değiştirdi beri.
Gitse de geri geri,
gözleri var ya o gözleri,
tik taklı saat gibi,
dolup taşarak uyandırdı güzeli,
getirdi geri.
Bi' kapıdan çıkıp denizde buldu kendini.
Yepyeni.
Başka bi vaktin eseri ; yine fingirdedi, yine fingirdedi.
Sonuçta tüm zamanlara göz koymuş bir serseri.
Ne demeli?
Herkes kendi yerinde, vakitlice sevmeli/ sevilmeli.
Yoksa o yıldan bu yıla,
o zebradan bu dağ horozuna,
o manolyadan bu dut ağacına yürüyüp duran bir deli,
çoğalarak birbirine katar herşeyi...

7 Eylül 2012 Cuma

O ADAM



Nerede
gün boyu yemek yemeyi unutan,
sık sık dev bi' ekrandan aksiyon filmi seyreden bir ifadeyle gözü dalan,
en cesaret isteyen cümleyi mesaj yoluyla söyleyip kaçan,
neye kızacağı belli olmayan,
memleketine saklanıp duran,
çizgileri sayan,
uzaktan el sallayan,
'lan!' diye uyanan,
kırılgan sempatik bir dev gibi kuruyemiş yiyen,
yerli yersiz içine kapanan,
ani bonkörlük/tutumluluk gösteren,
fazla fazla övgü bekleyen,
kahramanca görüntüsünün içinden çocukça bakan,
köşelere kaçan,
bozuk saat gibi ritmsizce bacak sallayan,
türkülere saran,
uykusunda dahi zor bi' hayat yaşayan,
daha çok parfüm sıkan,
şarkı sözleri not alan,
minicik saygı gördüğü an, o saygıya layık değilmişcesine dehşete kapılıp eli ayağına dolanan,
yakınlarıyla değil de kendisini belli bir mesafeden görenlerle konuşan,
uzaktan iyi, yakından sırsız; karanlıkta güçlü, aydınlıkta işe yaramaz hisseden,
bıraktığı bir alışkanlığına özlem duyan,
yaptığı bir şeyi günde 76 kez 76 kişiye durmadan anlatan,
televizyonla göz göze kalıp boyut değiştiren,
bıkan; domatesten bile bıkan,
facebook'tan uzun zamandır görüşmediği birilerine 'slm, nbr, bi kahve içelim mi?' yazıp duran,
öylece bırakan,
kendinden başka herkesin başarılı olduğunu düşünen,
mükemmel zekasını askı asmış,
Paşabahçe mağazasından koşarak geçen, (haberi dahi olmadan düşürdüklerini havada yakalayan bir kadınla elbette)
gece yarısı bahçeye sadece 'durmak' için inen,
albümlerle gözleri dolan,
beklenmedik şakalarla gerçek duygusunu anlatan,
sorumluluğunu hissettiği herşeye mesafe koyan,
gizem yaratan davranışlarla hazlanan,
sözlerini dinlendiren,
gözlerini dillendiren,
sağlığını boşlayıp tüm öfkesini kendi vücudundan çıkaran bir adam görürsen ...
bil ki o adamın aklı bir yerde takılı kalmıştır; o takılı aklı yüzünden başka bir yerde yapayalnız kalmıştır... Ne derse 'he' de geç... O ancak sevgiyle iyileşir...Sev...
Sessizce ... Parmak ucunda yürüyerek...

4 Eylül 2012 Salı

O KADIN

Nerede
dönmüş bir kıl için dakikalarını harcayan ve bu uğras sonucunda o minicik siyah noktadan 1,5 cm filan bir kıl çıkartıp sevinen bir kadın görürsen;
arkasındaki koca enkaz için de pişmanlik duyan,
sürekli 'ne yesem?' diye düşünen,
telefonda herkese aynı şeyi, aynı kelimelerle, bıkmadan anlatan,
olanca gıcıklığıyla  uyanan,
yolda çarpıştığı birine, hayatı zehir eden bakışlar atan,
evden cikinca 1 tl'lik da olsa bir şey satın almadan eve dönemeyen,
herkese 'aşkım, hayatım' diye hitap eden,
sürekli eliyle,koluyla,saçıyla filan oynadığı bir takıntısı olan,
açlıktan gözü dönmüş çocuk gibi takılarına saldırıpp; takıp takıştıran,
(varsa) çocuguna ya da eşe dosta durmadan bağıran ve hemen arkasından özür dileyen,
geceleri sık sık 'uyudun mu' diye mesaj gönderen,
gel-gitler halinde sosyalleşmek isteyip, organizasyonlar yapıp, evden çıkma vakti gelince bütün enerjisi sönen,
hazırlanıp evden çıkması, geri dönüp üstünü değiştirip ya da aynaya bi'daha bakıp yine çıkması; özetle çıkmayı  başarabilmesi yıllar süren
bir kadın görürsen...
Bil ki o kadının aklı bir yerde takılı kalmıştır; o takılı aklı yüzünden başka bir yerde yapayalnız kalmıştır... Ne derse 'he' de geç... O ancak sevgiyle iyileşir...Sev...