26 Mart 2014 Çarşamba

BENDENSİN ÇOCUK!

Bazı çocukların yüzünde yaşlılıklarını görürsünüz... 
Başından neler geçeceği şimdiden belli olan çocukların...
Kaç yaşında okumayı sökeceği, kimden tokat yiyeceği, uyumadan önce hangi duaları edeceği belli olan çocukların...
Okulu kaçıncı kez karne aldıktan sonra bırakacağı, ne zaman sigaraya başlayacağı belli olan çocukların...
Babasının hareketlerini küçücük vücuduyla taklit ederek meydan okuyan, bisküviyi çaya batıran çocukların...
Uykusunu alamadan uyanan, elinde tarakla şarkıları yarıya kadar mırıldanan çocukların...
Soğukta birkaç durak yürüyen, sümüğünü koluna silen çocukların...
Rüyasında ata binen, bayramlarda el öpen çocukların...
Kiminle ve ne zaman evleneceği, maaşına bir top kumaş bile etmeyeceği belli olan çocukların...
Erkenden büyümek zorunda olan işçi çocukların... 
Çocuk... Yorgun argın uyuyan 7 yaşında ellerinde işin rengi kalmış çocuk. Bu gece sen uyurken meleklerimden birini gönderiyorum. Sana bi melek ısmarlıyorum çocuk...
Küçük kafalı tatlı şey. 
Sen kumaranı kırıp bakkaldaki fileden bi top seç, istediğin renk, oyna. Kitap taşımaktan yorul, annenden gizli cips ye... Defterinin arasında Hümeyra'nın saçı olsun; okuldaki sevdiğin kız (Bi tane de mahallede var çünkü ; Sudenaz... Küçük çapkın seni!) ... Hani tenefüste saçını koparana kadar çekmiştin ya, o saç... Sabahları portakal suyu içimemek için naz filân yap ne bileyim... Sanayide, kuaförde, sokakta, inşaatta filân çalışma... Reankarne filân mısın arkadaşım sen? Hani doğduğun gün yan binada tesisatçı mı öldü? O adamın ruhuyla bu çocuk vücuduna mı hapsoldun oğlum sen?... Neyse... Hediye meleğim hizmetinde; keyfine bakabilmen için herşeyi yapacağından eminim... Öptüm küçük yanaklarından... 



19 Mart 2014 Çarşamba

KONUŞTU!

-Korkma ama sana bişey söyliycem... Tatlım ben başka bi ağaç diilim, gölgenim senin. Sosyalleş biraz, iyi görmüyorum seni. Tamam mı canım? ... Ağlıyo musun sen? Amaaan sana da bişey söylenmiyo canım... Kötü bişey mi dedim ben şimdi... Gördün mü iyiden iyiye sulugözün teki oldun... Ağlama... Bak... Bak beni de ağlatıcaksın... A! Bak kuş geçiyo... Tanıdın mı? İlerideki söğüt ağacındaki Kerime var ya, en iri serçe; O'nun ortancası bu kuş. Hah! Şöyle gül biraz... Canım benim...

Beğendin mi yaptığını... Ben de ağlıyorum işte... 

Memet! Lan Memet! Kediler günün kutlu olsun...

Bak şakalaş böyle ettaftakilerle... İyi gelecek inan bana... Tamam. Öptüm ve sustum ben...

...

...

Ne bakıyon? 

(Gülüşmeler...) 

... Hahhhahh! Bi de bana sık sık dün gece nerdeydin diye kapris yapmalar filân... 



13 Mart 2014 Perşembe

...

Cangama bu hafta yas nedeniyle sustu. 
Bir yazıya, bir kelimeye ve hattâ bastığın yeri hissetmeye çok uzak bir yerde hep birlikte yastayız...
Berkin Elvan'ın, adaletin, özgürlüğün, çocukluğun ve küçüklü büyüklü sayısız kavramın yası içindeyiz, birlikte...
Ah. 

8 Mart 2014 Cumartesi

İMDAT!

Bu yazı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü' nde; kadın cinayetlerini ve kadınların her türlü yok ediliş biçimini hatırlatmak için yazılmıştır. Erkek düşmanı bir yazı değil; aksine hem erkekleri hem kadınları yardıma çağıran bir yazıdır... 

Senin annen bi melekti yavrum... Boşanmak istediği için eşi tarafından 27 yerinden bıçaklanana kadar, güzel bi çiçekti; yitip gitti...
Senin annen bi melekti yavrum... O'na asılan patronu tarafından işten kovulana kadar, işleyen bir demirdi...
Senin annen bi melekti yavrum... Okula gönderilmediği hâlde okuma-yazmayı ağabeyinden önce söktüğü için elleri yakılana kadar, neşeli bir civcivdi. 
Senin annen bi melekti yavrum...
Kürtaj olma hakkını kullandığı için eşi başta olmak üzere bütün ailesi tarafından işkence görene kadar, becerikli bir ebrû heveslisiydi... 
Senin annen bi melekti yavrum... 
Lâf atan bir adama yüz vermediği için saldırıya uğrayana kadar, meraklı bir serüvenciydi...
Senin annen bi melekti yavrum... 
Gittiği iş görüşmelerinde 2 çocuklu bekâr bir anne olduğu için tacize uğrayana kadar, heyecanlı bir hemşîreydi.
Senin annen bi melekti yavrum... 
Ailesini aşıp yeni ufuklara yol alırken gökyüzünde vurulana kadar, özgür bir kelebekti.
Senin annen bi melekti yavrum...
Bir hayranı O'na tecavüz edip çöpün kenarına atana kadar, dans eden bir tül perdeydi... 
Senin annen bi melekti yavrum...
Kendinden 37 yaş büyük hasta bir adamla zorla evlendirildiği için canına kıyana kadar, sokakta beş taş oynayan bir çitlembikti...
Senin annen bi melekti yavrum...
İş hayatında erkekleri geride bırakacak lâflar ettiği için iftiraya uğrayana kadar, cesur bir girişimciydi.
Senin annen bi melekti yavrum...
Erkekliğini ispat etmek isteyen sevgilisi çenesini kırana kadar, geveze bir serçeydi...
Senin annem bi melekti yavrum...
Belki anne olmadan,
belki gelinliğiyle dünyayı gezerken,
belki otobüste,
belki yobaz bir silahın ucunda,
belki çocuklarının gözleri önünde,
belki ekmeğini taştan çıkarırken,
belki bıçakla,
belki hakkını aradığı için,
belki dayaktan beter bir bakışla,
belki ağır bir lafla... ama hastalıklı bir güç gösterisi uğruna yok edildi!

Erkekler sahip olamadığı/olamayacağı kadını yok etme eyliminde... Türlü yok ediş biçimleriyle: Ölümle, yüksek sesle, dilekçelerle, 'sevgi' kisvesi altındaki tehtidlerle, sözlü-yazılı-fiziksel-ekonomik-psikolojik tacizle... 
İmdat! 



5 Mart 2014 Çarşamba

BANA ADINI SÖYLE...

Benim için hayat çetrefilli birşeydir. 'E, hepimiz için öyle!' dediğinizi duyar gibiyim... Eminim öyledir; size gündelik çıkmazlarımdan bahsedeyim, kendinizi şanslı hissedeceksiniz...
Meselâ efendim; ailecek sofradayız diyelim; ben 'tuzu uzatır mısın Emine.' dediğimde, aslında 'azıcık sus da kafamı dinleyeyim.' demek istemişimdir. Kimse anlamaz. 
'Kızım karpuzdan da ye.' dediğimde, 'Ne güzelsin benim küçük kızım.' demek istemişimdir. Kimse anlamaz.
Baldızım Yıldız'a 'Ne beceriksiz kadınsın.' dediğimde; 'Beni cebinden çıkarırdın cerrah olsan.' demek istemişimdir. Kimse anlamaz...
Büyük ağabeyim ve yeğenlerimle erkek erkeğe ayda bir kez rakı içmeye gideriz. Hafif çakırkeyif olunca 'Bir şarkı söyleyen olsa ah!' dediğimde; 'Bir şarkı söylesem dinler misiniz?' demek istemişimdir. Kimse anlamaz. (Bir Allahın kulu da 'Sen söyle.' demez.)
Efendim içimde patlayan hevesin, kelimenin, hissin, bulutun haddi hesabı yok. 
Doktorum ben ; kâlp cerrahıyım. Bir sürü asistanım, stajyer öğrencim oldu. Meselâ bu acemîlerden birine 'Evlâdım kapıyı kapat çıkarken.' dediğimde; 'Senden bi bok olmaz.' demek istemişimdir. Kimse anlamaz. 
Hasta yakınına 'Yarın yine ziyaret edebilirsiniz.' dediğimde; 'Ne hoş sohbet adamsın, ara sıra gel de çayımı iç.' demek istemişimdir. Kimse anlamaz. 
Adım Vahim. Bankada mankada 'Vahim Bey' diye gözleri gülerek seslenir bana herkes. Diyeceğim şu ki; çocuğunuza isim koyarken dikkat edin. İsim yazgıdır. 

(Bu sabah evden çıkarken Emine'ye ömrümde ilk kez 'Saçın güzel kokuyor Emine.' dedim. Anlamadı. Ben 'Bu gece buralardan gidiyorum, çok yoruldum.' demek istemiştim...)