Her sabah ‘Arzu! Arzu, Ar-zu?’ diye bağıran bir kadın var
benim sokağımda. Aylardır, her gün, aynı saatlerde Arzu’yu çağırıyor; görünmeyen
bir yerden. Sadece ses geliyor, yalvarır
gibi bir ses; cevabı hiç gelmeyen bir soru… Kadın yıllarca Arzu’yu çağıracak
gibi geliyor bana.
Yıllar sonra bir gün Arzu çıkagelecek birden. Kadın boynuna
atlayıp ağlayarak ilk kez başka bir kelime düşürecek dudaklarından: ‘Hoş
geldin…’
Arzu şimdi nerede, ne yaşıyorsa incecik iplerle annesine
bağlı kaldığı, o iplerin içinde yeni hayatını yaşamaya çabaladığı benim
penceremden bile görünüyor. Sımsıkı tutmuş kızını kadın. Kollarının damarları
çıkıyor iplere asılmaktan; sokağın her yerinde hissediliyor. Bir rivayete göre
yukarı sokaktan da hissedenler varmış ipleri. Hatta görmüş bakkal bir gece dükkânı
kapatırken. Yollar bembeyaz iplerle doluyormuş herkes uyuyunca. Gündüz de
varlarmış ama öyle herkes göremezmiş. Ben o kadar da iyi bir insan değilim
zahir, göremediğime göre. Her bir ipte
Arzu’ya başka bir şey yaşatmaktaymış kadın. Aklına türlü türlü şeyler gelir, ip
olur, tutunurmuş ellerine; her ipin ucunda başka bir Arzu…
Arzu şimdi bir
yerlerde âşık olmakta belki, bir yerlerde büyümekte…
Yan sokağa kaçan bir topun peşinden gidip yıllarca ortadan
kaybolacak olan küçük kız şimdi büyümekte…
"Bırakılmış bi' çocuksun sen." M.C.Anday |
Arzu şimdi bıraktığı boşluk gibi büyüyen bir kederle kadın
olmakta belki; küçük bir kadın. Ah!
Birilerini eksiltip, birilerini çoğaltarak yollarda
koşturmakta.
Kimi zaman birilerinin evinde duraklayıp dinlenmekte.
Ayakkabılarını eline alıp taşlarla basa, basa yürümekte.
Uyuyabilmek için şarkılar söylemekte.
Yalan söylemekte.
Yalana inanmakta. Ah!
Para bulmakta.
İyi kalpli bir adam tarafından sevilmekte.
Kötü kalpli bir adam tarafından köşeye sıkıştırılmakta. Ah!
Pembe el örgüsü kazağıyla kenarda oturup, ayaklarını
sallayarak saçlarıyla oynamakta belki…
Yolunu unuttuğu evinden her an uzaklaşıp özgürleşmekte.
Kaldırımda oturup boş,
boş gülümsemekte.
Başarı merdivenlerini hızla tırmanmakta.
Bebeği oldu belki.
Suyun içinde koşar gibi dans etmekte…
Yanlış anlaşılıp içine kapanmakta… Ah!
Karpuz yemekte; eteğine
damlata, damlata… Canım!
Gülüyor belki, hem o kadar içten gülüyor ki gözlerinden yaş
geliyor.
Ya korkuyorsa!
Onca korkuda bile aklına gelmeyen ‘ev yolu’, ayağının küçük parmağını taşa çarpınca
ağlayarak koştuğu bilindik bir yol oluverecek belki.
Arzu sabaha kadar sokakta bekleyen annesi, seslenerek
pencerenin önünde uyuyup kalınca gelip doğacak evin içine belki ; ‘Anne?’…-Hoş geldin…
Belki Arzu’yu kadından başka kimse görmeyecek ama sessizlik
çökecek sokağa… Kadın susacak; bir daha hiç konuşmayacak.
2 yorum:
çok güzellll
Fotoğraf: Özlem Ünaldı
Yorum Gönder