Köprünün diğer ucu görünmemekteymiş. Herhalde erkek sincap oralarda bir yerdeymiş.
İki küçük sincap varmış. Ormanda sıçrayarak büyümüş; sıçrayıp dala takılarak, geride kalarak, geride bırakılarak , yol kaybedip yol bularak bir gemiye binmişler. Öncesi bilinmez ama, birbirlerini ilk kez -gerçekten- bir gemide görmüşler. Kucaklaşıp bir olmuş, insan gibi-hayvan gibi sevişip birbirlerinin olmuşlar. Bir ağaçta yaşayıp; gülüşüp, ağlaşıp; çalışıp, çabalayıp;sevişip, aşk yapıp; koşup, düşüp; uyuyup, uyanıp daha da büyümüşler. Hayat zor, güzel ve güç ister bir haldeymiş. Olsun, ne de olsa birliktelermiş. Herşey bir güzelleşir, bir çirkinleşirmiş. Dere tepe dümdüz gidip artık yeni ve büyük hallerine uygun bir hayat için emek vermeye devam etmişler. Yorgun düşüp yıkıldıkları da olmuş, kalkıp yürüdükleri de. Bütün bunlar olurken ikisinin de kaygılanıp korktuğu bir sürü an olmuş elbette. Dişi sincap biraz soğukkanlı durduğundan, kaygıları pek görünmemiş. Erkek sincap giderek agresifleşmiş. Olsun, zaman ve emek herşeyi güzelleştirirmiş; hem ne de olsa aynı kalbin içindelermiş... Dişi sincap bu sabır yolculuğunda erkeğine eşlik etmeyi seçmiş. Ne var ki onunki de kalpmiş. Gururu bir incinmiş... iki... üç... dört... derken dişi sincap çok ama çok incinmiş. Sevildiğini bilemeden, bir köprünün üstünde, kızgın bir erkekle eleleymiş. Öyle her çift gibi uzak da değillermiş; bunlar aynı gemide, aynı sahnede, aynı kalemdelermiş.
Bu kez dişi sincap susmuş. Durmuş. Görmüş ki kendi sesi olmayınca ortalık nasıl da sessiz ve soğukmuş. Üşüyerek beklemiş. Çünkü artık, en azından şimdi, gururu, kurtarılmayı hak eden nazik bi' kelebekmiş. Hiç ses gelmemiş erkek sincaptan.
Dişi sincap kalp evinin kapısını gözlemekteyken, erkek sincap iş penceresinden girmekteymiş. Hayır, şimdi kalbin tek kurtuluşu sevgideymiş.
Şimdi bu ne demekmiş?
Bu nasıl bir sevgisizlikmiş?
Aşk olsunmuş! Aşk.
Hiç mi kapris hakkı yokmuş?
Hiç mi özlenmemiş?
Bütün bunlar ne demekmiş?
Giderek canı acımaya başlayan dişi sincabın göğsüne, uzayıp yumaklaşan sessizlik oturuvermiş.
Ya? Demek hiç sevilmemiş... 'Giderse gitsin'miş...
Ne yer, ne içer, ne yapar hiç önemli değilmiş?
Bu kibir de neymiş???
Orman hala tehlikeliymiş. Dişi sincabı tek bırakmak önemini mi yitirmiş?
Her canlı övgüye değermiş, dişi sincap da canlının en tatlı haliymiş.
Sanki dişi sincap, erkek sincabın ruhunu hiç mi kurtarmamış?
Bu ne bencillik, bu ne tuhaflıkmış?
Erkek sincap hep mi mağdurmuş yahu!
Olup biten bir tek erkek sincabın mı başından geçmekteymiş?
Dişi sincap, kendisi için hiçbirşey yapılmadığını izlemekteymiş.
Öyle pahalı hediyeler, kurdelalar peşinde değilmiş ama şımartılmaya hiç mi layık görülmemiş?
Acıklı bir film seyreder gibi içi erimiş.
İçi erirken, bu bekleyişte, sevgiyi bir tepsiye koyup köprünün ucunda durmuş. Eriyen içi, sıcak damlalar ve ateş parçalarına dönüşüp sevgisine damlamaya başlamış. Sevgi, eritilmekteymiş...
Yoksa bu erkek sincap hepten yabancının teki miymiş? Sandığı gibi küçükken gölgesinde uyuduğu ağaç değil miymiş? O halde nasıl böyle tanıdık gelmiş? Çok garipmiş!
En yakıcı ateş parçası, tüm elleriyle son odun parçasına tutunup beklemekteymiş. Gözleri erkeğin üstündeymiş; vakit dolmadan gelmezse tutunduğu odun da kül olacak, ateş sevginin üstüne düşecek; ne var ne yoksa alıp gidecekmiş.
Herşey zaten zorken bu umursamazlık dünyanın en gereksiz şeyiymiş.
Bu arada erkek sincap neredeymiş?
Yoksa herşeyden vaz mı geçmiş?
Bu sessizlik çok kuvvetsiz görünmekteymiş.
Kahraman olmak yerine neden kurban rolünü seçmiş?
Gelip dişisini ve sevgiyi ateşten uzaklaştıracağına, neden boş duruşa geçmiş?
Ya da gitmeye bu kadar hevesliyse, O' nu, bunu söylemekten men eden neymiş?
Her halükârda hayat zaten güzelmiş; ışıklar renkli, ayakkabılar topuklu, kamera kayıtta, sahne pırıltılı, sabah sarıymış; sofralar kalabalıkmış. Cigerler, soy ağacı gibi yanarak köklense de; can acısa da her şey ve herşey geçip gidermiş. Fakat bir şeyi gözden çıkarmak çok şey demek değilse; o şeyin ucundan tutmak da nafileymiş.
Balkonlar birbirine iplerle bağlı, iplerin üstünde okula giden bebek kargalar varmış.
Bir bulut yükselmiş; tüm gezegeni gezmiş. Hayat kısacık, balıklar ıslak, çizgifilmler ümit vericiymiş. Bitinden, emekçi örümceğe kadar her varlık, kendinden vazgeçmemeye niyetliymiş. Elindekilere sahip çıkmayı beceremeyen karınca bile kapı dışarı edilmiş.
Dişi sincap avuçlarını denize döndürüp kendini dinlemiş. Suyun üstünde tren rayları varmış. Herkesin cebinde birer bilet, armağanmış.
Bir şapkanın içinde sakız çiğnemekteymiş dişi sincap. Elbette , erkeğinin şimdi ne yaşadığını bilemezmiş. Fakat şu bir gerçekmiş; bu kez, ne olursa olsun, gururu, ruhu ve sevgiyi kurtarmak sadece ve sadece erkeğin göreviymiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder