6 Mart 2013 Çarşamba

SEFA BEY

Bu son. Bu son cigaram. Bunu da içip öleceğim. Tamam, tamamım ben.
Kızım büyüdü, artık kendi yolunu bulur. Karım çocukluk arkadaşıma aşık oldu, canı sağolsun. 2 kitap yazdım. Yeğenimin bisikletini tamir ettim ( parça bile arttırdım). Bir sürü şehir ve köy gördüm. Söylediğim hiçbir yalan ortaya çıkmadı (en azından, çıktıysa bile benim kulağıma gelmedi). Kimsenin hakkını yemedim. Birkaç düzine genç kadın dışında kimsenin ahını almadım ( - ki bunlar beni cehennemde sıkı bir dayağa götürmeye yeter de artar bile) . Birkaç filmde oynadım, suretim zamanda saklı. Yemediğim bok kalmadı sanki; varsa da aklıma gelmiyor. Demek ki o bokları yemeye yetecek istek ve cesareti toplayamamışım.Artık en sevdiğim arkadaşlarım konuşurken, benim aklımın içinde acayip şarkılar çalıyor. Çok para harcadım, kimseye maddì bir borcum da yok. Manevi borçlarım da umurumda değil. İşte böyle umursamaz ve lanet bi' tip oldum. Son 5 yıldır, beni engelli bir delikanlı sanan genç bir kızla mektuplaşıp eğlendim. Öyle pis biri oldum. Aslında her yaşlı adam, engelli bir delikanlıdır. Öyledir tabii; evet, ben bir delikanlıyım ve evet, fiziksel engelim var arkadaş. Hem yıllardır rüyamda beni tavlayan komşu kadınla da seviştim. İşim bitti benim buralarda. Sahi? Onların bahçede bir erguvan vardı... Neyse... Aslında gitmeden son bir kez görsem iyi olurdu. Bakın. Hemen yan çiziyorum 'ölmek' fikrinden. Bir dediğim bir dediğimi tutmuyor; ne sevimsiz şeyim ben. Aman... Sadece insanım işte... Zaten benim kasımpatını sulamadan gelmişim. Ben azıcık daha durayım en iyisi. Bir erguvan, bir açım kasımpatı daha göreyim, öyle ölürüm. Belki komşu kadın yeniden- -- Öf! Kendinmden tiksindim. Maksat çiçekleri görmek; yaşamak işin bahanesi...
Ben Sefa. 67 yaşındayım. Ölmek için geldiğim bu çatıda, ölmekten vazgeçiyorum.

Hiç yorum yok: