18 Nisan 2012 Çarşamba

TEPE TEPE

Benim adım Erkan. 54 Yaşındayım. Bu sürede iki ayrı biçimde, iki hayat yaşadım. Rutin olarak işe gidip gelen bir teknisyendim; yıllarca. Halini sorgulamadığı için halinden memnun olanlardandım. Bir pazartesi, görünmez bir çekiçle yontulur gibi, görünmez bir kaza geçirdim. Artık bacaklarım yok; omurgamda da kalıcı ağrılar var.


Yaşadığım şeyle savaşırken kendmi buluverdim. Gerçekten...


Herşey öyle kendiliğinden, doğallıkla gerçekleşti ki... Oturup bir muhasebe yapmam dahi gerekmeden, sabırla o anı bekleyen 'kendi'mi buldum; kavuştuk. Ne güzel değil mi? Yeni bir hayat gibi...


Tam 22 sene, eve gittiğim haftasonu tatilleri dışında, tek başıma, tekbaşına yükselmiş bir tepede çalıştım. Devasa bir iş makinasını korumak ve denetlemek için görevlendirilmiştim. Bir dalgınlık halindeyken, bedenimin yarısını hapur, hupur öğüten biricik iş arkadaşım, tüm yolların kıvrıldığı bir milat olmuştu; bilmeden: Kendi kendine ve hatta dışarıdan bakıldığında ' yanlışlıkla' olmuş gibi... İnsan bedeninin, ömrününün parçalarını hiç bir neden-sonuç olmaksızın kaybetmiş olabilir miydi ki? Olabilird,i biliyorsunuz değil mi? Hayat... Öf, neyse... Şimdi hiç oralara gitmek istemiyorum; rakı muhabbeti gibi...
Neydi?... Evet... Nedenler, anlamlar, yanıtlar... Hep kendi yarattığımız, yaşattığımız omurgalar...


Fiziksel deformasyonla biçimlenip kendi 'şeklini' bulan karakterlerden biriyim ben...
Her canlı (türler bile) , zamanın içinde, alıp-vererek; çekip-çekiştirilerek bir hale geliyor arkadaşlar... Ben yıllarca sapasağlam fizyolojisi olan bir kabuktum: Suskun ve kıpırtısız sağlam bir beden. Aklımı felçlere uğratan uzun sessizliklerde güvendeydim(!)... Ne zaman ki vücudumun yarısını bir makinaya ( dünyevi yaşama) kaptırdım; işte o zaman aklımla 'tamamlanma' sporuna başladım. Zihin gücüyle yürüyüp yer değiştiren, yol alıp yükseken bir ruh oldum.
Ben bu kazayı geçirmeseydim, bir tepede yaratılmış sahte bir mevcudiyeti sürdürüyor olurdum: Şimdi 3 tane çok okunan romanım, haftalık bir araştırma dergisinde bir köşem, karımla geçen güzel sabahlarım var...
Frida'yı acıyla tamamlayan kaza, Beetoven'ı ses duvarlarından kurtaran sağırlık,
Karanlıkta kalmış Ray Charles gibi...
Ben de... Fizyolojimi tamamlamak için  attığım ilk duygusal-zihinsel adımda , kendimi yeni ve formsuz bir evrende buldum. Özgürlük; şekilsiz ve koşulsuz bir yaratım alanı. Aklım ve ruhum uçuştu dilediğince... Ben, şimdi ben oldum...

Hiç yorum yok: