25 Nisan 2012 Çarşamba

MUHATAP TEYZE'YE MEKTUP VAR...

Kıvır, kıvır saçlarının arasından, yüksek sesle konuşan bir mahalle klasiğiydin sen Muhatap Teyze.
İtiraf etmeliyim ki çocukluğum boyunca senden hep korktum. 
Şimdi ise çocukluk hikayemin önemli karakterlerinden biri olduğunu fark ettim; gülümseyerek anlattıkça... 
Bu itiraf mektubunu sana bir borç bildim; affına sığınarak...
Durmadan zilini çalıp kaçan bendim. 
Dut ağacına dalan; bahçe kapısını bisiklet kilidiyle sıkı, sıkı kilitleyen de bendim.
Kapınıza 'çöz beni arap saçı' yazan;
dışarıda kalan ayakkabıların teklerini bahçeye gömen;
açık kalan pencerenizi tutkalla yapıştıran bendim.
Tereyağı tenekesini darbuka gibi çalıp gece sizi uyandıran ( uff! en eğlencelisi buydu) ;
çamaşır ipinize mavi erkek donları asan;
ilgisiz bir zamanda 'ramazan geldi, hoşgeldi!' diye sizi sahura uyandıran bendim.
Köpeğiniz Çıngırak'ı eve götürüp,  tam 5 gün güzelce bakarak seni telaşlandıran da bendim:
Acımasızca biliyorum ama sen de o kadar bağırmasaydın el kadar hayvana.
Ezanı kasete kaydedip senin pencerende çalarak kaç kez erken açtırdım orucunu acaba? Günahı boynuma...
(Çocuktum ya, aftan yararlanırım).
....
Özetle hiç pişman değilim. Yine olsa yine yaparım. Çocukluğuma renk kattın, teşekkür ederim. 
Sevgiler...


not: sizden çaldığım bibloyu kızıma hediye ettim.

Tekrar sevgiler...
(Mektubun 'gönderen' kısmına 'Bir Aşığınız' yazıp heyecan katmak istedim; işe yaradı ama değil mi?)

Hiç yorum yok: