12 Haziran 2013 Çarşamba

BÜYÜRKEN

Önce bi' yaprağın damarı kanadı;
sonra ağacın kökü çatırdadı;
uzakta bir kadın sokağa bakakaldı;
hayat, bir ağacın ahını aldı...
Canı acıyan dallar,
çocukların,
adamların,
kadınların,
arıların,
sabaha karşıların
ve karıncaların ruhunda isyan başlattı... Herkes bir ağaca sarıldı; kimse bağışlanmadı. Çünkü bir ağacın gönlünü almak; bir ananın, bir sevdanın, bir hünkârın, bir masalın, vazgeçilmiş bir sabahın gönlünü almaktan kat be kat daha imkânsızdı.
İsyan şarkılandı, renklendi, meyvelendi ve çoğaldı; küçük kalplerin küçük sızıları; ağacın çığlıklarının yanında bir hiç gibi kaldı... Uyku, sokağa kaçtı...Ölü bir ağacın dalından dilekler sallandı... Eşya bile dayanamadı masumiyetin kimsesiz bırakılışına; ayaklandı; tıngırdadı; çağırdı; gururlandı...
Zaman hepimizin üzerinden geçip hepimizi yok saydı; yeni bir varoluşun filizleri, binalardan taştı... 
Çirkin, yalancı bir kral,  sadece kendini görebilen leş gözleriyle isyana baktı: bakışı bile soluk kesen bir koku yaydı. 
Kralın cansız adamları sokaklara fırladı; kim bilir Kral kimin cansız adamıydı... 
Adamlar filizleri yemeye, öğütmeye, bütün deliklerinden içlerine almaya, sonsuz açlıklarına anlık yemlemeler yapmaya başladı. Olay sandığımızdan da büyük, sanamayacağımız kadar saçma, zincirleme bir eziyetin sancısıydı...
Kral, ölmüş erkekliğinin, bitmeyen yenilgilerinin, ezikliğinin hıncını alırcasına zehir kustu sokaklara... Kendini ruhunun küçük odalarından başlayarak, krallığa yayılarak, olanca çamuruyla bıraktı. Sanki yeryüzünde kendinden başka kimse kalmamıştı; bencillik aklını ve kalbini esir almıştı. Lağımdan farksız rengiyle; bir araya gelmiş güzelliklerin üstüne aktı... Büyüklü küçüklü kayıplar yaşandı. Küçük bir dal kırıldı; o küçük dalın altında kediler, sevgililer, anneler, kelebekler, doğmamış bebekler, geceler, kardeşler ve erkekler kaldı... O dal parçasının canı; işte bütün bunlar kadar ağırdı. Canlar, camlar gibi kırılıp yanarak dağıldı...
Neyse ki hayat artık başka bir renkti;
filizler söküldükleri yerden 1000 filizlenen köktendi;
kralın zehri birleştirici bir şerbetti;
çoğalan isimler birer çiçekti;
şimdi herkes yeni biriydi;
bu kırgınlık her bir kalbin içinden geçip nesillerce tazelenecekti;
ve en önemlisi hiç birşey bitmemişti...



Hiç yorum yok: