Gece... Çoktan uykuda olmam gereken bir saat. Evde herkes uyuyunca, dünyada benden başka kimse kalmamış gibi yalnız hissediyorum kendimi. 13 Yaşındayım. Örgülerimi açarak ağabeyimin terlikleriyle bahçeye çıkıyorum ve hiç korkmuyorum; gerçekten. Gölgesi kızgın bir adam gibi görünen süpürgeden bile korkmuyorum. Bu saatlerde yürüyen çocuklar, birbirini uzaktan da olsa korur - diye düşünüyorum 13 beden akılla. Merdivenlerden indikçe, örgülerim tek, tek açıldıkça, yeni uyanan memelerim acıdıkça beden, beden büyüyor aklım: basamak, basamak benden önce yaşayıp gitmiş bir kadının bilinç altına gidiyorum.
Merdiven altında mumlarım ve boş bir sayfanın ortasında duran kurşun kalemim beni bekliyor. Gözlerimi kapatıp kaleme dokunarak, teslim oluyorum. Teslim oluyorum aklın geçmişinden gelip geleceğe yazılan mektuba... Zaten bildiğim bir çocuksu şarkıyı yazıyorum; inanıp ikna olarak...
"Sevgili hayal'im. Sen bir varlik, bir kisi, bir sehir, bir kamplumbağa olabilirsin. Herşey...
Yaklaşabilmek için yazılan bi kelime, söylenen bi şarkı , akıldan geçen bi an. Birbirini bilmeden, içerlerde bi' yerde kendiliginden büyüyen duygu: Hepsiyle yaklaşabilmek sana . Ulaşmak için yola düştüğümü bile unutarak sana yaklaşabilmek, var oluşumun yerini değiştiriyor. Kendimi tüm uzantılarımdan tutup kaldırarak taşıyorum. Mevcut halimi malzeme edip, yeni yerimde çoğalarak biçim degistiriyorum. Ben güzelleşiyorum!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder