27 Şubat 2013 Çarşamba

KAVGA


Her sabah erkenden bütün sokağı ayağa kaldıran iki köpek sesi... Birbiriyle atışan iki halk ozanı gibi mi dersin; kanon yapan liseli iki kız mı dersin; birbirinin cümlelerini tamamlayan sapasağlam bir çift mi dersin; birbirini boğmak için sabırsızlanan öfkeli iki kardeş mi dersin, bilemem. Kimse bilemez. Sabahın karanlığında başlayan bu çılgın havlamalar, sokaktaki hayatın sürdüğünün en güvenilir işaretiydi. Çavuş ve Duman; aralarından yol geçen, karşılıklı iki bahçenin kızgın ve sadık bekçileri.
Bu iki azgın köpeğin bitmeyen dırdırı yüzünden;
Melahat Abla' nın kırkı çıkmamış bebeğinin uykusu şaştı.
Erken saatin işçilerinden Erkan Ağabey, korkudan yolunu değiştirip, uzun mu uzun bir yoldan geçti, her sabah.
Nihat Amca sinir sahibi oldu.
Kediler vardiyalı çalışmaya başladı.
Sabah namazına giden Hüseyin Dede, camiiye giden yol boyunca ağıza alınmadık küfürler etti; dua eder gibi kalpten.
Hediye Teyze evini sattı, gitti.
Liseli taze Beyhan, uykusunu alamadığından... ve elbette ergenlik çağında olduğundan ... ve belki de gönlünü birine kaptırdığından... hatta kim bilir, belki de okul çorabı delik olduğundan, her sabah köpeklerin havlama sesine saklanıp yüksek sesle ağladı.
Herkes bu iki köpekten çok korktu; sahipleri hariç.
Yolun iki yanından korkunç havlamalarla,yıllarca, uzlaşamadan, konuştular. Konu neydi acaba? Politika? Aşk? Seks? Nesli tükenmekte olan dağ horozları? Ne?! Nedir sessizliği yenip, yenip dünyaya dolan bu kavganın nedeni? Bilmediğimiz bir dilde, ağız dalaşı. Öfke dolu sabahlar...
Bir sabah Duman ilk sesi attı sokağın ortasına; tüm gücüyle havladı. Çavuş'tan ses gelmedi. Yanarak bir daha havladı Duman; cevap yok. Korkarark, sorarak bir daha havladı. Yok. Tam 8 gün, 6 saat susmadan havladı. Sesiyle sokağın karşısına atladı; Çavuş'u aradı. Haydi Çavuş' u bulamadı, tamam. ... ama sesinin de izine rastlamadı. Hesap bitmeden ortadan kaybolamazdı. Köpek! Son kez sevgiyle havladı ve sustu.
Çavuş çoktan ölümün içinde uyumuştu.
Bir kez bile, sadece biricik kez, yürüyüşte ya da zincirinden kurtulduğu bir kaçışta bile hiç ama hiç kavuşamadılar. Hiç kavuşamadan ayrıldılar. Kim bilir, belki birbirlerini bulup birbirlerine girmenin, boğarcasına sarılmanın tek garantili yolunu buldular; ölüm. Ölüp başka bir boyutta dalaşmak?

Duman için, karşıdaki sesten ümit kesilince hayat durdu. Kavga, mavga; ikisi için de hayatın anlamı belki de tam olatak buydu. Madem Çavuş sustu... Eh; O da ne yapasın? ... 'Öleyim' dedi; öldü.

Hiç yorum yok: