15 Şubat 2013 Cuma

BAĞ 6


Kadın, bağlı gözleriyle, kapıyı itmek zorunda kaldı odaya girebilmek için... Binlerce kişi kapının arkasında, çıkmaya çalışırken birbirine dolanıp kalmış halde bekliyor. Halâ kapıyı kırarcasına omuzlayan binlerce yolcu. Güç bela da olsa girdi kadın. Omuz, omuza; yanak; yanağa; yumruk, yumruğa insan yığını... Yolcular, gezginler, renkli saç bantları, yer yatakları, içi eşya dolu devasa çantalar: Evler kadar; binalar ve suçlar kadar büyük çantalar; günahlar ve özlemler kadar şeffaf çantalar... Bir yere yolculuk mu var?
Hazırlanıp; pılını, pırtını toparlayıp ; bir türlü yola çıkamayanlarla; ömrü yollarda geçtiği için adressiz yaşayanların bavullarının aşk yuvası bir istasyon...
Kadın seslerden, yolculuk kokusundan ve en önemlisi; eteğine tutunup duran yol sevdalısı bir eşyadan öğrendi bu kez cevabı. Dışarıdakine seslendi: 'Bavul, Bavullarca eşya!' ...
Açılıp, kapanmaktan; dolup, boşalmaktan; yer değiştirmeyi bekleyerek bilgeleşmiş bir bavulun yerde sürünme sesiyle açıldı kapı. Yerde sürünerek, son nefesine el uzatmış , kan kaybeden bir insana benzeyen bir bavulun ölüm sesiyle açıldı... Kadın çıktı...
Oyunun son parçası. Son ve büyük soru: Bu 6 bağ bir araya geldiğinde neye dönüşüyor? Neye.........?.... neye?
İnsana! İnsana dönüşüyor: Gezegenler gibi, birbirine yaklaşıp uzaklaşarak, birbirinin kimyasını değiştiren küçük bir varlık: insancık.
Birbirine çok şey yaşatan; birbirinin cenneti/cehennemi/sabahı/soğuğu/suyu/çamuru/sevgisi/umudu/düğümü/süsü olan 'insan' varlığı.
Bu cam kuledeki bağlar birbirine örülünce, yaşayarak bu hale gelmiş bir insan sureti beliriyor... İnsan parçacıkları, bağlar...

not: Yerinde olsam, bi' ara, rahat bir vaktimde, BAG 1/2/3/4/5 /6'yı peşpeşe okuyup , akıtırdım bi...
Kalp, göz, ses, ayaklar, kahkahalar ve bavullar...
Hepsi biraraya geldiğinde nasıl bir resim çıkıyor? Kimin resmi çıkıyor? Bütün bu bileşenler, tek vücutta iç içe geçince; tek vüdudu oluşturunca, nasıl birini görüyorsun? Bulmaca gibi; harflerden bir varlık oluşturmak gibi...
Böyle bir kalbi, böyle gözleri, böyle düğümlü bir sesi, böyle ayakları , kahkahaları ve bavulları olan biri kimdir?
Hayatında kaç kişi, kendini ifade edemediği için, varoluşunu koruyamadığı için bu halde biliyor musu? Kaç kişi, kendini bir arada tutabilmek için, koli bandı gibi geçici ve akılsız bir yöntemden farksız gördüğüm, 'konuşmak, sürekli konuşmak' eylemini sürdürüyor biliyor musun? Bunları hep biz yapıyoruz birbirimize; biz yaşatıyoruz bu halleri ... Birbirimize iyi davranalım yahu!Birbirimiz gezegeninde neye neden olduğumuzu bilecek akla gelelim artık. Bazan... hiç... farkında bile olmadan, birinin hayatında... kötü bir şeye neden olabiliriz... birinin canını... yakabiliriz... O'nu kötüleştirip, O' ndan korkmaya başlayayacak noktalara gelebiliriz. DİİİİİYUUUUÜÜÜÜTTT! İşte o noktalar tuzak. O noktalara ayak basan yanar, oyundan atılır. O' na göre oyna... Sıra sende ortağaam... Bize iki çay, biri açık olsun. Düşünelim biz bi . İçimize kapanalım.
' Jızzzımmmmmmmm!' Diye bir ses çıkararak düdüklü tencere gibi aniden kapansak ya! Parlak ve sert. 3-2-1... Kapan!!!




Hiç yorum yok: