1 Nisan 2013 Pazartesi

ABDÛL NİHAT KAHRIMAN ('YANLIŞLIKLA')



(Lütfen bu yazıyı yüksek sesle okuyun ve ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. Seslerin akıcı dalgası gibi yaşayıp kaybolan Nihat' ı işitmek için... )

Nihat... Okuldan yakası paçası dağılmış hâlde dönüyor eve. Sıska ve sert hareketlerle çantasını, montunu, suluğunu bahçeye saçarak giriyor. Ne yaramaz ve ne akıllı kerata! Şimdiden hayâti kararlar almış belli. Tek haneli yaşı kadar ömründe, bir çok 'hane' değiştirdiğinden, gittiği yere göre savunma geliştirmekte uzman olmuş. Açıkçası uyum sağlamakta benden becerikli olabilir bu tavşan surat. Canım. Dalgalı ve akıntılı hayatı, isminin harflerinden kayarak akan canı var Nihat'ın... Şöyle tam bir isim bulacak olursam; mesela... Hah! Abdûl Nihat Kahrıman. Gürül gürül akan seslerin içinde bir isim. Nihat onca şehir değişimine rağmen, denizi hiç görmemiş. Istanbulda bile semtinden çıkıp gitmemiş deniz kenarına. Ama bence bu çakal, yakında bir otobüse atlayıp keşfeder her yeri. Kesin. Ailecek niçin bu kadar yer değiştiriyorlar, bilmiyorum henüz. Öğrenince ilk iş, yazacağım. Şimdi gözüm Nihat' ın üstünde. Yarın 'yanlışlıkla' bir bisiklet unutacağım bahçelerinde. Tam Nihat'ın boyuna göre... Cin gibi zekasıyla bisiklete binip, vakti hesap edemeden sahile kadar pedal çevirecek ve geceyi denizin dibinde geçirecek. Ev halkı meraktan çılgına dönecek. Nihat sabah ezanıyla eve dönecek. Önce Osman Dede' den, sonra Memed' den, sonra Letafet' ten sıkı bir dayak yiyecek. Olsun, değecek. Her fırsatta bu suçu yeniden işleyecek. Suyla ve denizin tadıyla tanışabilmek için daha da ileri gidecek; anadan ürüyan soyunup yüzecek . Dahasını, dahasını isteyecek. Okulu asıp balıkçı teknelerine gizlice girecek. Açılacak, bir kez denizde açıldı mı, bir daha iflâh olmayacak. Ev halkına kafa tutacak, liseyi bitirmeden balıkçı
çırağı olacak. Ev gümüş gibi balıklara doyacak, aileye bir sağlık ve serinlik peyda olacak. Sonunda bir tekne alıp kendi balığını kendi tutacak. Kaçak olarak, uluslararası gemilerde çalışacak. Çok can yakacak, çok... Her limanda, her yaştan bir sevdalısı olacak. Ama Nihat' ın gönlü çocukluk arkadaşı Şeyda' da olacak. Şeyda' yı ne yapıp edip bulacak.Kız, çiçekli bir gülümseyişle evlenmeye razı olacak. Nihat bir gün bir çılgınlık yapacak; denize gereğinden fazla güven duyacak ve olmadık bir hava raporuna rağmen denize açılacak. Ve... ve... dalgalara kapılıp denizde kaybolacak. Şeyda' nın ve daha çok kişinin eli koynunda kalacak.
'Dalgalara kapılarak denizde kaybolan Abdül Nihat Kahrıman...' Cümlenin sesli hâlinde bile 'dalgalar' ve 'kaybolmak' var ve bu isim sanki bu cümlenin öz be öz kendi öznesi gibi...
Off! Çok acıklı oldu. Zavallığı çocuğa
çok trajik bir son yazdım. Neyse , ben en iyisi 'yanlışlıkla' da olsa bahçelerinde bir bisiklet unutmaktan vazgeçeyim. Böyle bir deniz sevdasının müsebbìbi olamam. Hem... romanların, hikâyelerin ve masalların tersi çıkarmış. Ömrüne ömür kattım belki de...

Hiç yorum yok: