22 Ocak 2013 Salı

SİBEL


Neden birden çözülüverdim, bilmiyorum. Bir sırrın, bedeni terk edip, uçuşurcasına ağızdan kaçışını gördüm: Ağzımdan...
Sibel, oldum olası huzurlu bir ruhtu. Aklı erdiğinden beri, güzel aklında biriken seslerin yorgunuydu. Tanıdığı herkes ve hatta; yolculukta rast gele yanına oturmuş biri bile sırrını deyiverirdi Sibel' e... Öyle bir büyüsü vardı işte. Yakınından, uzağından sırlarla dopdoluydu. Herkesin sonunu getirebilecek gerçeklerin hamalı olmuştu. Dayısının küçükken yaptığı hırsızlıktan tutun da; yılların pamuk teyzesi Sabahat Hanım' ın internetten bulduğu seks partnerlerine kadar, herşeyi bilmek durumunda kalmış bir mağdurdu.
Artık dayanılmaz olmuştu.
Midesinden dudaklarına kadar litrelerce kezzap fışkırıyormuşçasına
koştu...
Koştu...
Bir kuyu bulup, başına yığıldı. Bildiği herşeyi bağırdı kuyuya... Kuyu eriyerek daha da derinleşti...
Bağırdı... Kustu...
'Annem, babamı hiç sevmemiş! Davut eniştem geymiş! Bakkal Hüseyin, veresiye defterine kafasına göre borç eklemiş! Cemre'nin burnu estetikmiş! Apartmanda gizlice buluşup sevişen 5 kişi var!'
Kustu...
'Özge okulu bırakıp yaşlı bir adamın metresi oldu! Cengiz çok mutsuz aslında! Tirendeki kadın yıllardır kocasına orgazm numarası yapıyor! Halamlar evi 170.000'e değil, 95.000'e aldı! Ferhan ile Seda birbirlerine asla gerçek fikirlerini söylemiyor! Şarkıcı Sezgi, besteyi hintli birinden çaldı! Pembe abla kocasından gizli altın biriktiriyor. Nüket, Almanya'da kuaförlük değil, torbacılık yapıyor! Ali, Fatma'ya aşık!'
Ağladı... (Sibel de galiba Ali'ye aşıktı. Birkaç gün evvel ortadan kaybolan Ali'ye...)
'Dedem'in Adana'da da çocukları var!
Sude öğretmen, geceleri tanımadığı bir adamla konuşuyor, 3 yıldır! Tosun Kemal, internette ablamın fotografıyla kendine sahte profil açıp
iş adamlarına randevu veriyor! Üst komşu aslında Ermeni! Ayşegül' ün sol ayağında 6 parmak var! Burcu her sabah sakallarını alıyor! Mağazada çalışan kız, evlilik yüzüğünü satıp keman almış! Müesset teyze, her gece kocası ölsün diye dua ediyor! Doktor Turgut'un tek hayali araba tamircisi olmak! '
Dinlendi...
'Suavi, küçükken etek giyiyormuş! Mevlüt amca'nın saçı peruk!'
Güldü... Kuyuyla tam 91 saat konuştu... Hafızasının dibini kazıyarak her kelimeyi kuyuya kustu... Yorgundu...
Herkesin kendine özgü bir sırrı vardı. Sibel, her birine özel olarak maruz kalmanın yorgunuydu...
Sustu...
Küpeleri gülümseyen bir kız, hepsini duymuştu. Eteğinin ucunu tutarak, kaskatı kalmış, kocaman gözlerle, Sibel'e bakıyordu.
Herşey için geç olduğunun anlaşıldığı anın soğukluğu...
Artık Sibel, bir suçluydu. Her bir sırrın yardım ve yataklıkçısı; her suçun mağduruydu.
Cezası: Ömür boyu 'kuyu'ydu.
Kuyunun dibine attılar Sibel' i... Çamurlaşan kelimelere gömüldü beline kadar. Çok ama çok uzakta küçücük bir delik bıraktılar. Esir edilenleri oyalasın diye bırakılan küçücük deliklerden. Böylece incecik bir ışık sızıntısı, çıkabilmek için bir umuda dönüşüp, tutsak kişiye düşünmek için bir aralık oluştururdu. Belki de yıllar, ulaşması olanaksız bir yere gidebilmek için plan yaparak geçerdi. Bu aslında bir tür işkenceydi. Umut, her zaman iyi birşey demek değildi; bilen bilirdi. Delik ve Sibel arasındaki ışık çizgisi; bilmem kaç ışık yılı süren bir fikirdi.
Derken, zamanın da çamurlaştığı bir an; kuyu , bir eve; ışık sızdıran delik de, bir kelimeye dönüştü. Belki de bir düştü. Kelime: 'Belki!' idi...
Sibel, bir evde, (kendi evinde) ; 'belki' kelimesini bırakıp giden birinin esiriydi. Kapı kapanınca; ev, kuyunun dibine; 'belki' kelimesi, uzaktaki işkenceci deliğe dönüşmüştü. Umut, her zaman iyi birşey demek değildi; bilen bilirdi.
Sibel, güven duygusu saçıp, sırrıyla kalbi sıkışan herkesin özgürlük meydanı olmuşken; kendi sırrının tek ve tutsak şahidi oldu.
Elleri soğuktu. Artık; ne metanetli bir sırdaş, ne de basit de olsa bir sırrın başrolüydü. Her kusurdan suçlu bulunmuş bir huzurlu ruhtu.

Davut

Hiç yorum yok: