30 Ocak 2013 Çarşamba

ÇİKOLATALAR, ŞARKILAR...

Biliyorum bana yine kızacaksınız ama bu sefer gerçekten doğru kişiyi buldum! Hemen gülmeyin gıcık, gıcık. 'Buldum!' diyorum işte!
Bu seferkinin adı Yegane Hanım. Azerī bir kadın. 5 Yıldır Istanbul' da yaşıyormuş. Bu kadını küçükken,
3-4 yaşlarındayken, uykusunda konuşuyor diye azarlar dururmuş annesi. Küçücük evde çoluk çombalak yaşayan bir aile sonuçta; bir tek odada anne-baba ve 6 çocuk. Tek kız çocuk buymuş... Derken, büyüdükçe bu uykuda konuşma huyuna bir de uykuda gezmeler; evde uyuyup, komşuda uyanmalar eklenmiş. Kız gelmiş 11 yaşına. Aile mağdur tabii ki; ne yaptılar, ne ettilerse çözememişler kızın uyku hastalığını. Annesi bir gece pusuya yatmış; Yegane uyuyup da, gezisine çıkınca düşmüş peşine. Bir de ne görsün! Kız, görünmeyen bir çocuğun elinden tutup, konuşup gülerek komşuya gidiyor. Kendi kızından korkmuş kadın. 'Yegane ya deli ya da üç harflilerle filan konuşan bir ermiş!' diye geçirmiş içinden. Ertesi gün komşu gelmiş, 'Sizin kız her gece bize gelir oldu; geçen kış yitirdiğimiz evlâdı getirdiğini söyleyip, benim hanımı çok üzüyor, sahip çıkın delinize yahu!' demiş. Hemen, uzak bir köyden topal, mopal bir talip bulup evlendirmişler küçücük kızı. Yegane, kendinden habersiz tertip edilen bu sessiz nikah için eve gelenlere, daha adamı görmeden, "beni Topal Talip' e vereceğinizi biliyordum; hazırım. Bir daha buraya gelmeyeceğimi de biliyorum, hakkınızı helal edin. " demiş. Herkes kalakalmış. " Bundan 17 sene sonra da Istanbul' da olacağım, Türkiye' de. Samira teyzemin torunu 'beni yanına aldır.' diye durmadan aramasın beni." Ya... Bu lafı ettiğinde daha o Samira dediği kadının gelini gebe bile değilmiş Ayol!
Birden dikkat kesildiniz? Dediğim kadar var değil mi? Neyse... Topal Talip, güzel gözlü ve iyi bir adammış.
17 Yıl gül gibi geçinmişler. Yegane, halı dokuyarak, köylü kadınlara ve hatta gizlice köyün ileri gelenlerine fal bakarak geçirmiş bu yılları. Her dediği bir, bir çıkmış. Bu sırada 4 tane dilsiz kız doğurmuş. Bir sabah, son birkaç hafta boyunca hazırda tuttuğu bavulu ve tam tekmil kıyafetiyle çıkmış sokağa. Geleceğini zaten bildiği Hakkı Bey, köy meydanında tamirci aramaktaymış. İnşaat işleri için oarada bulunan adamın yolu her nedense, Yegane' nin yaşadığı köye düşmüş de, motoru bozuluvermiş. Yegane, adama yardım edip, O'nunla da gelmiş Istanbul' a. 5 yıl önce. Mis gibi medyumluk yapıyormuş işte. Biz de gidelim n'olur!!! Söz veriyorum bu son. Bu belirsizliğe kalbim dayanmayacak artık. Hem... Hem kadın sohbet eder gibi anlatıyormuş... ' Yeşil gömleğini giydiğin gün karşılaşacağın kişiye dikkat et, ömrün boyunca hayatında kalacak O.' demiş Selma'ya; demiş ki- ... Komik buluyorsunuz değil mi?
Belirsizlik, insana böyle şeyler yaptırıyor işte... Akıl ve mantıkla bulamadığın yollar, fantastik geçitlere dönüşüyor. İşte, sonra da; gelsin fallar, falcılar; dualar, ritüeller, totemler; çikolatalar, şarkılar; gerçeği çekip çeviren benzetmeler... Of! Neyse...

Hiç yorum yok: