Sevgili patates kızartması... Seni çok özledim.
Sen çocukluğumun pazar kahvaltılarına, beni mükemmel bir şarkı gibi uyandıran kokusun.
Amcamın sofrada anlattığı, kim bilir kaçıncı kez dinlediğimiz fıkranın sağlam sonusun.
Canım benim, sarısın herşeyden önce... Seni çok özledim.
Sen okula gitmekten sıkıldığımda, benimle merdivenden atlayıp bacakları kırmaya cesaret eden çocukluk arkadaşımsın.
Şekilci algıdan önceki halim, öğrenilmemiş organik bir iştahsın...
Senin peynirle, soslarla birlikte yaptığın duo'lar trio'lar çocukluğumuzun nadide esereleridir.
Saçını çektiğim gıcık kızsın; külotlu çorabıma sıkışan önlüğümsün sen; akılda kalıcı, küçük ve kuvvetli duygu...
Suyunu kollarıma akıtarak yediğim haşlanmış mısır ve o halimi gülerek seyreden aşıkımsın...
Büyüdüğümde, habersizce çekip giden bi' yakınımsın...
Sadece çocukların hakkı olansın: 'minübüste uyuma; kafana göre konuşma; gerçeği, sadece gerçeği söyleme ve daha birsürü! ' gibi...
Gülmekten boğazımıza kaçan leblebi tozusun; pipetle boğaza çekilmek suretiyle yediğimiz, tehlikeli ve yasak olan.
Renk, renk meybuzsun: okul dönüşü yolu uzatıp yokuşlu yola girerdik senin için. Yasaksın, yasak... Çok üzgünüm, giderek daha günah ve daha çekici olmaya başlıyorsun.
Seninle birlikte aklıma gelen Pazarlar, kahvaltılar, çıkan dişler, komşu çocukluğum, piyanolar, kuklalar, örgücü teyze.... Benim burnumu sızlatıyor.
Erkek kuzenlerle kıran kırana misket oynamalar; sonra birden erkeklerle oynamanın yasaklanışı... Misket oynarken seni yemek için eve koşmak, ah! Büyük bisiklet kaçırmalar... Çorbalar, çörekler, kapının kenarına çaktığım çiviler...
Seni çok özledim patates kızartması; her zaman kıymetlimsin benim.
yazan: benimruhumşişman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder