25 Mayıs 2012 Cuma

BEDELLİ ANILAR

Uzun, uzun kilometrelerce konuşuyorum...
Sesim minicik bir delikten geçip sana ulaşıyor, birbirimizden çok uzağız.
Harf, harf dalgaların üstüne yerleşen sesim, sana konuyor... Noktalı uğur böcekleri gibi...
Onca yolu aşarken başka bir hale gelen sesimle arkadaşsın...
Seslerimiz kandırıyor bizi...
Yolların üstünden atlaya, atlaya geçerek biraz olsun yaklaşırız sanarak durmadan konuşuyoruz.
Susunca yok oluyoruz.
Sessizliğin güvenli ve sınırsız yakınlığı yok bizde, yazık...
Kelimelerle  sınırlı bir ilişkinin, giderek azalan oksijeninde s.o.l.u.k.l.a.n.ı.y.o.r.u.z.   Zor.
Her şey başka anlama gelmeye başladı; hatlar haklara karıştı...
Dakika üzerinden, maddi bir karşılığı olan randevularımız... Sen de kendini satın alınmış gibi hissetmiyor musun?
Bedelli anılar...
Bedensiz anlar...
İnsan göz göze gelmeden ne kadarını görebilir birinin? Neresini, nasıl görebilir?
Yazarken, karanlıktaki özgürlükle düğümlerini çözüveriyor insan en azından; elbette nefes, nefese gelmek gibi olamaz ama işte...
Dil bilgisi ve kelime dağarcığı ve seslerimiz ve tedirgin eslerimiz ve gizlerimiz...
Zamanla iki yüzlü oluyorum; hatta belki de yedi yüzlü... Nasılsa görmüyorsun beni, dilediğim kişi olurum bulunduğum yerde...
Özetle sevgilim, sesinin geldiği aletle aşk yaşıyorum, seninle değil...ve... bu alet bana sarılamıyor...
Hoşça kal...

Yazan: Gsm operatörlerinin her kampanyasından yararlanan şehirlerarası bir çiftin isyancısı

Hiç yorum yok: