4 Nisan 2012 Çarşamba

SU

Tasarımın kutsal bir sanat olduğuna inanırım ben; kalben. Düşünsenize; renkler, dokular, hikayeler ve çiçekler... Bu evde bir mimar filan mı oturuyordu? Herşey el yapımı ve özel tasarım... Banyoda renkli cam parçalarından yapılmış bir masa var; muhteşem... Cam parçaları, renkli şekerler gibi tatlarını havaya salıyor... Damakta bir güzel tatla, banyo yaparak uyanmak... Güzel gibi, ne dersiniz? Yalnız şöyle bir durum var beyefendi; ben küçücük banyolu evimde bile sudan kopup, çıkamıyorum banyodan. Suya doymam ben, suyu vücudumla içerim kana kana. Balıktım yakın bir tarihte sanırım, artık her neredeyse... En iyisi ben, "banyoda 56 saat ne yapılır? " filan gibi dandik kadın dergisi test başlığı yaratmayayım. Bu banyoda kendimi kaybeder, bulut olurum. Yağar, geri gelir, birkaç eş-dostu ziyaret eder, yine bulut olurum... Ben, şeker tadında bir odada ömrümü geçirebilirim... Başka bir ev için tehlefon bekliyorum sizden... Çıkın siz, biraz yalnız kalmak istiyorum burada. Beş dakika sonra anahtarı bırakırım ofisinize...

Hiç yorum yok: