6 Nisan 2012 Cuma

ARAMIZA 'BAŞLIK' BİLE GİRMESİN; KAPISIZ YAZI

Hayatla temasımı kesen herşey azaltıyor beni... Kıyafetler, ayakkabılar, kulaklıklar, eldivenler, perdeler... Sanki doğadan saklanıp, küçücük  ve kapalı bir gezegende korumaya alıyoruz kendimizi... Hep öğretilmiş, zararlı şeyler bunlar bence... Yalın ayak yürümenin şeffaflığı ve gerçekliği unutuldu mu? İnsan onca nesnenin içindeyken kolaylıkla yalan söyleyebilir; çıplakken öyle mi? Hiç sanmıyorum. Önemli meseleler çıplakken konuşulmalı bence; en azından çıplak ayak. Müsadenizle evde yalın ayak dolaşmak istiyorum.
...
Gidelim... Ayaklarımla yer arasında çok şey var... Şık bir zemin yapalım derken, evin tüm duygusunu örten, suni bir malzemeyle sımsıkı kaplamışlar her yeri. Yazık... Bu evi sevmiştim... Bakın, çıplak ayakla bile dokunamıyorum zemine; evin tenine yıllarca  uzağım hala. Elime bir balta alıp parçalasam yerleri, elleri fışkırıp sokağa kaçacak sanki. Yüklü bu ev, yüklü... Herşeye gebe bir saklılık. Gidelim... Dokunduğumda bana dokunan bir yer bulun bana... Yordum sizi yine, bağışlayın. Ayakkabılarımı uzatabilir misiniz size zahmet? Bir adım daha atamayacağım. Ayaklarımla duyuyorum çığlıklarını, kılırtılarını, özgürgürlük şarkılarını evin... Teşekkür ederim, hazırım. Çıkabiliriz...

Hiç yorum yok: