31 Ağustos 2013 Cumartesi

PEŞİMDEN GEL

Yokuş çıkarken yorulursunuz... hayatì engeller aklınıza koşar...
Karanlıkta daha çok korkarsınız, uyanıp evde kimseyi bulamayan 6 yaşında bir çocuk olursunuz...
Bir metro vagonunda 20 durak gittiğinizde tahammülünüz çoktan raylara karışır... el bombası gibi bir adem elmasıyla inersiniz trenden...
Ütü yapıyorsanız, dırdır eden domestik bir teyze oluverirsiniz; tarihi bir kitap okurken bıyıklı bir akademisyen...
Bi çocukla konuşurken komik bir oyuncak, ceviz kırarken becerikli bir şempanze olursunuz...
Suya girince ömrü kayada geçmiş bir yosun dalı olursunuz; yalan söylerken iri yarı bir ergen...
Ampul takarken ukalâ bir çırak,
vapurdan inerken 'yurdumuzu düşmanlardan kurtarmış' şerefli bir kahraman olursunuz. (Yo, ben hiç hissetmedim demeyin, inanmam;)... 
....çünkü ruh, vücudun izinden gider bazan... 
Hamakta, bildiği hiç birşeyi henüz unutmamış bir bebek olursunuz... Koca bir bebek...
Hamakta sallanırken, kendinizi çok güvende hissedersiniz. Hamak her derde devadır efendiler, hanımefendiler... Hamak kendi sessiz müziğiyle sizi anne karnına götürür, en güvende olduğunuz yere...
Sallanırken hayat birden güzelleşir... yıldızlar... Birden herşey kolaylaşır... yumuşacık esinti... Çocuksu bi özgürlük duygusu... kuşlar ve kuş sesleri... Uykuya benzer bi mavilik... gözpaklarınız greve... Artık hayatınızı seyretmek için güzel bi yer bulmuşsunuzdur. Bakın, kendinize bir de hamaktan bakın. Dünyayla,yoo, tüm gezegenlerle ilişkiniz değişecek...



Hiç yorum yok: