19 Kasım 2012 Pazartesi

SALiM





Huzsuz mu huysuz bi' çocuk belirmiş birden mahallede... Kaşları çatık, elinde sopa; hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar her yeri dolduran çirkin sesiyle gelmiş: Sadece 'kötü' ve belki bir de 'çirkin' olarak...
Kimsenin nereden geldiğini bilmediği bu zararlı çocuk, didik didik kurcalamış her köşeyi. Gizlice girip çıkmış her deliğe. Hayvanca bir kuvvetle, iyilikten eser kalmamış haliyle püskürtmüş her şeyi... Mahallede çalınmadık mal, açılmadık etek, ellenmedik göt, dövülmedik çocuk , girilmemiş ev bırakmamış. Her yerde aramış. Bir kaybı olduğunu, kendi dahil kimse bilmediğinden ; kendi dahil herkes kaçmış bu 'kötü'den... Aslında gerçek halinin artakalanı olduğunu kimse bilmemiş.
Bir gece acından ölür gibi uyanıp kıvranmış. Nerede olduğunu bilmediği eksik yanı, ilk kez uykusundan uyandırmış O'nu... Yuvarlanan bir bozuk para yol göstermiş, bizimki de uyku sersemi, ses etmeden peşinden gitmiş. Ayakkabı hizasında bir pencerenin önünde gözden kaybolmuş para. Ancak yere yatarak içine bakabileceğiniz bir pencerenin önünde dikilip kalmış 'kötü çocuk' . Gözünden kaçmış olsa gerek, bu eve hiç bir zararı dokunmamış henüz; hayret... İyice yapışarak yere, içeri bakmış... Bakmış... İyice bakmış... Dudağının kenarıyla gülümser gibi olup durmuş... Gözlerini kapamış; bir de böyle, kendi içinden bakmış evin içine...
Evin içinde kucağındaki köpeğe ninni söyleyen bir kız çocuğu, annesi ve babasını güldürüyormuş. İçeriden dünyanın en güzel müziği geliyormuş. Duvardaki film afişi, hayata benziyormuş... Evde, kitaplardan olma devasa bir orman varmış... Masada bir kek ve güzel kokulu bir şehir duruyormuş... Perdelerin ucundan karlar yağmaktaymış. Duvarda bir sarmaşık ve her memleketten çocuklar varmış: renk, renk... Mutfaktan merküre giden ahşap köprüler varmış...  Herkesin cebinde mutlaka ve mutlaka tanıdık bir ses olurmuş. İnsanların arasında dantelli, incelikli bağlar varmış.
'Kötü çocuk' kaybına kavuşmuş aniden... Avucuna öz be öz kendi ismi düşüvermiş gökten: Salim. 'Kötü' değil... 'Çocuk' değil... 'Salim'... Güven duygusu kaybolurken, insanın adını, sanını; içini, yanını; gülüşünün en büyük yarısını da bohcasında götürürmüş çünkü... Mağrur bir genç kız gibi, gidişiyle; giderken görürdükleriyle, çirkin bir artık bırakırmış geride... - Ki ancak döndüğüde  bütün, bütün 'insan' olsun gerideki. İyiliğiyle, kötülüğüyle...

Hiç yorum yok: