18 Eylül 2012 Salı

ÖPÜCÜK




Gemiler durdu; hiçbir çizgi kıpırdamadı, bekledi...
Köpükler, deniz nefesini tuttu.
Düşen bir sarı yaprak havada asılı kalıp aniden sustu.
Denizfeneri herzamanki gibi  ağırbaşlıydı.
Saniyeler, parçalandı; yıllara dönüştü.
Yaşını başını aldı pamuklar.
Kayaların içinden, görünmeyen rayların üstünden, yanarak ve çığlık atarak bir ateş treni geçti...
Boyası kurumamış bir manzara resmindeki şelalenin suyuyla ıslandı herkes.
Dolunay, okumaya yazma bilmeyen bir şarkı mırıldandı.
Kömür yere iz bıraktı.
Bir kuzuyu hıçkırık tuttu.
Toz taneleri boşluğa yapıştı.
Terk edilmiş bir şehre dönen göğüs kafesiyle bir kadın, tutuldu kaldı.
Her kadın, her adam geri kalan herşeyden ayrılıp bir minik zaman aralığında toplandı.
Doğa küçük kollarıyla kucak açtı,
dünyalar kadar acılı bir aralık bırakarak burada, bir çocuğu kucakladı.
Çocuk gülümseyerek gitti.
Deniz feneri ciğerlerinde zapt ettiği bütün ışığı bırakıverdi; tüm şehirlere
Gemiden duman çıktı, sular köpürdü,
çiçek açtı, büyük bir nefes herkesin sırtından geçti.
Bir melek havalandı.
Artık herkes başka bir dünyanın insanıydı.
Yeni sayfada uçuşan bir meleğin tatlı öpücüğü ilk laftı.
Zaman aralandı; sıraya girip ağaçlandı herkesin aklı.
Dallanıp budaklanıp bir dudakta çatladı.
Çünkü bir melek uçtu.

Hiç yorum yok: