Rüyalarına giren sorularla büyüdü çocuk.
Hem bildiği hem bilmediği yollardan geçerek,
ağaçların yapraklarından su içerek,
bir yere yetişmek için canını dişine takıp asla yetişemeyerek,
giysisinin birazını giyip birazını giymeyerek,
bir yabancının arkasından seslenerek rüya işaretlerinin yollarını yarıladı.
Yılları, yolları yarılayarak,
bir sepete oturtulup kuyulardan sarkıtılatak,
bir cenazede kıkırdayarak,
yağmura uçan bir yarasadan kaçarak,
koşarak ama hep koşarak sabaha yaklaştı.
Kapıyı çalan mavi balıkla konuşup,
bir kaç rakam sorup, soruşturup,
uzun bir süpürgede uçup,
dedesinin eski fotograflarındaki kravatı boynuna kondurup,
o efsane filmdeki köprüden uçuşup uyandı.
Yine yorgun,
yine deniz, derya,
yine ağzında bir bakla...
Çıkar ağzındaki baklayı çocuk.
De diyeceğini de rahatla.
O ne öyle? Büyüdü de büyüdü içindeki laf saklana, saklana...
Konuş ki dinsin rüyandaki kargaşa.