Gözden kaçmadığın bi' hayat,
tüm gezegenlerden göründüğün, öylesine değil içine dola, dola yaşadığın güzel bir ömürdür...
Ömür...
Ömrün, mevcudiyetinle ilan eder kendini... Güzelleşirsin çocuk.
Bir dere uykusundan uyanıp köylere ulaşır...
Bir 'şey' in 'ne' olduğunun tanımı için ikinci bir 'şey' e gerek vardır. İki doğru 'şey' biraraya geldiğinde hayat değişerek güzelleşir; güzelleşerek büyür...
Bir çocuk kana, kana su içer dereden...
Seni izleyen, gören, içtence sevenin olduğunda tüm zamanlarda kalıcı hale gelirsin; ne büyük şans...
Yüzmek için koşan çıplak ayaklarını, buz gibi suda dindirir çocuk, arkadaşlarıyla şakalaşarak...
Seni keşfeden, seni yazan, söyleyenin varsa, sen gerçekten varsındır...
,
İlk kez karşı kıyıya geçer çocuk, kuvvetle...
Sen, seni anların ve detaylarınla görenle sen 'olursun' ...
Ne büyük şanstır...
Karşı köyün kızıyla rastlaşır ağacın gölgesinde...
Seni böylece parça, parça tamamlayanın varsa, o kişi, yaşamının boşu boşuna geçen bir zaman dilimi olmadığının kanıtı ve en sevecen şahididir: Senin şansındır...
Gözgöze gelirler...
İzlenerek,
anlaşılarak,
yazılarak,
düşünülerek,
beklenip özlenerek,
kucaklanarak,
zamanın duvarına kazınırsın; artık ölümsüz bir 'ömür eseri'sindir.
Sıcacık bir esintiyle pembelenir bi' ağaç...
Bütün sürecini;
var olduğunu;
neden ve nasıl olduğunu;
kıymetini;
fotograflayarak, varlığını tüm evrene hissettirir...
Kız ağaca tırmanır kıkırdayarak, utanır gibi ve çağırır gibi...
Bu senin de, sana bu güven denizini verenin de güzel mi güzel gezegenidir.
Çocuk da peşinden çıkar...
Bu güzel gezene uğramadan, ömrü boyunca hiçbir yerden görünmeden geçip giden çoktur ve onlara çok yazıktır...
Yazık...
Hava kararmak üzeredir. Çocuk kendi köyüne dönmelidir.
İşte sen bu yüzden şanslısındır:
Çünkü sen böyle birisindir:
Her yerden görünen bir varlıksındır...
Öyleyse sen,
varsırdır.
Var.
Ertesi sabah ve bundan sonraki tüm sabahlar birbirlerini görmek üzere ayrılırlar.
Pembece.
İşte böyle doğal,
böyle masum bir hediyedir sana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder