Loş ışıkta bacak, bacak üstüne atmış uykusuz bir kadın
oturmakta; kendine 2 beden küçük gelen seksi (!) kıyafetiyle süzülerek bakmakta
sana. Dişlerinin arasında, kalıcı bir
duruşla yerleşmiş uzun Samsun, yanında
maziden kalma bir daktilo; sadece harflere basarak çıtı, çıtı ses çıkarıyor en
beklenmedik zamanda. Çünkü tekinsiz görünümüne rağmen yaratıcı bir senarist, kurgucu ve kuruntucu. Bu çift cinsiyetli varlık senin kafa sesin. Evet.
Adı Bay Yosma. Hatırladın mı? Dur, dur şimdi geliyor aklına…
Hani çok yorgun ve uykusuz olduğun halde bir türlü
uyuyamadığın gece vardı ya… Hani o gece uyku kaçağından faydalanıp kafana sızan
bir sahne oldu; belirli birine bir türlü gerçekleştiremediğin bir konuşmayla
başlayıp tamamen senin lehine sonuçlanan bir kavgayla biten sahne… Hatırladın
mı? İşte o sahneyi Bay Yosma yazdı. Hani arkadaşın telefonuna yanıt vermeyince
olmadık olasılıklarla arkadaşına bilenmiştin? Meğer telefonun sesi kapalı
kalmış, öğrenince rahatlamıştın… O olasılıklar da Bay Yosma’ nın kaleminden…
Bildin mi? Peki birkaç gün evden çıkmadın diye kafanın içine üşüşen tarihi
geçmiş öfkeler? O öfkeler kimin tuz bastığı yara? Tabii ki Bay Yosma’nın…
İşini ustaca yapan Bay Yosma kendi için doğru zamanı çok iyi
bilir. En savunmasız ve özgüvensiz olduğun anda hemen ‘çıt’ diye yanar o ışık,
aklına bir ‘şey’ geldi sanırsın. Oysa aklına ‘biri’ gelmiştir: Bay Yosma. Gözün
dalar, Bay Yosma bildiğin en pes erkek sesiyle konuşmaktadır. O kadar sıkı
tutar ki seni, daldığın yerden kolay, kolay gelemezsin; yılların görme
engellisi uzmanlığıyla el yordamıyla
işini bile görürsün bu esnada … Ya…
Bakışları ‘Öncelikle aklını alırım bebeğim; kurum, kurum
kurarım seni. Öyle sessiz, sessiz otururken tansiyonunu birden yükseltirim;
şaşarsın… Senin bilinç altında gizli bir
odam var benim,uykuyla uyanıklık arasındaki karanlık koridorda; buradan yayın yapıyorum; sana özel bebeğim. Yolda seni kızdıran
adamı sen affedersin, ben affetmem. Eve yaklaşırken damarların çıkana kadar
kudurmuş bulursun kendini çünkü ben bu sürede o adama küfürler saydırır, bir de
güzel döverim; senin kafacığının içinde aşkım. (Hışırtılı, bilgece bir kahkaha)
Kafanda değil de yer yüzünde yaşasaydım
dünyadaki tüm festivallerde ‘en iyi kurgucu’, ‘en iyi senarist’ ödüllerini toplardım.‘
der gibidir… Lafı bitince yedinci sigarasını saplarcasına kül tablasına
bastırarak söndürür. Dipleri simsiyah, geri kalanı sarının yegane tonlarına
bulanmış saçlarıyla oynayarak, sana bin yıl önceki sevgilinin attığı kazığı
hatırlatır; bir kallavi küfür de ona gider . Bu gelgitli ‘adam-kadın’ ani sıçramalar yaratarak
hislerinle oynar. Fal bakar gibi gelecekten bahsedip içini açarken, keskin bir
kıkırtıyla aniden bir kaygı senaryosuyla seni dipsiz kuyulara terk eder.
Sen belki bir ayrılığın en sıkıcı evresindeyken, belki maddi sıkıntının ortasında ip gibi kalmışken, üstüne bir de 'çok sevdiğin bir yakınına kötü bir şey olursa? ' sorusunu konduran o ses... Eski sevgilinin yanına türlü versiyonlarda muhteşem hemcinslerini yerleştirip ballandıra, ballandıra sana anlatan o ses... Kafanın içinde nesli tükenmiş olanlar dahil çok sayıda hayvanın aynı anda çiftleşmesi etkisi yaratan o ses...
Sen belki bir ayrılığın en sıkıcı evresindeyken, belki maddi sıkıntının ortasında ip gibi kalmışken, üstüne bir de 'çok sevdiğin bir yakınına kötü bir şey olursa? ' sorusunu konduran o ses... Eski sevgilinin yanına türlü versiyonlarda muhteşem hemcinslerini yerleştirip ballandıra, ballandıra sana anlatan o ses... Kafanın içinde nesli tükenmiş olanlar dahil çok sayıda hayvanın aynı anda çiftleşmesi etkisi yaratan o ses...
Çiçek bozuğu bronz bir
cilt, kocaman ayaklar ve halinde tavrında eğreti duran kibar elleriyle eşsiz
bir varlıktır Bay Yosma. Bağışıklık sistemi zayıflayan kafalarda mutlulukla
yaşar. Reçete: Uyku, nefes, müzik, sosyalleşme, magazin programı, sıkı bir
roman, çerez film, bi’ buçuk Adana, yanına da ayran; ayran açık olsun lütfen.
2 yorum:
uyku uyanıklık arasına, rüyalarına sızmasına izin verme... gerisinde bırak gevezelik etsin... eğlencelidir huysuz olan :)
Fotoğraf: Özlem Ünaldı
Yorum Gönder