6 Şubat 2012 Pazartesi

GİZLİ ÖZNE


Sevgili  ‘özne’ bu yazı senin için; sana ellerimle teslim ettiğim klavuz. Şimdi derin bir nefes alıp sakince, kendini savunarak zaman kaybetmeden keyifle oku… Özne kim mi? Özne sensin 35-45 yaş aralığındaki erkek. Evet, sen…  Merhaba… Ben 22 -36 yaş aralığındaki kadınım… ( Rakamlardan çok dönemlerin önemli olduğunu bilerek. )
Birbirimize ihtiyacımız olduğu gerçeğini kabul ederek bu bilgileri seninle paylaşmayı bir borç bildim; ikimizin de saadeti için (sen seversin böyle eski kelimeleri)…
Sen 17 yaşlarındayken, kadınların sadece fotoğraflarda değil gerçekte de çıplak olabileceğine yeni,  yeni  idrak ederken, küçük şehirdeysen bir kızın ancak ‘konuştuğu çocuk’ olabiliyordun, büyük şehirdeysen cinsel münasebetinin olduğu bir kadına karşı çok fazla sorumluluğu olan  bir genç oluyordun. Sonra ya o konuştuğun kızla evlendin ya da sorumluluk duygunla gerekeni yaparak ilişki yaşadığın kadınla… O günlerde sevgiye sahip çıkmak daha kolaydı ve daha da önemlisi ahlaki olarak çok da fazla seçeneğin yoktu.  Adam kadını ‘bir müddet görüşülüp, ailesiyle tanışılan, zamanı gelince evlenilip çoluk çocuğa karışmak için gereken, bakımından sorumlu olunan ve sahip olunan bir varlık olarak tanıyordu. Kadın da adamı ‘bir müddet görüşülüp, annesinden öğrendiği tekniklerle parmağında oynatması gereken, iyi para kazanması gereken, damızlık, bakıma ve ilgiye muhtaç, hem çocuğu hem eşi olan ve tabii yine sahip olunan bir varlık olarak tanıyordu. Evlilik kimseye özel alan tanımayan; her şeyiyle tam bir ortaklık demekti. İkiniz bu iyi ve kısıtlı koşullarda bir araya geldiniz.
Bu ikili, mutluluğu birlikte yaratmak için idealdi. Fakat tam dikiş tutmuşken hayatta bazı değişiklikler oldu… Her şeyi sorgulatan yeni bir hayat başladı; sokakta. Siz evinizin içindeyken sokakta yeni bir hayat başladı beyler. Bir süre dışarıdan gelen sesleri duymazdan gelseniz de, birbirinizden gizli pencereden bakıp, bakıp iç çektiniz.
Ne mi oldu? Şöyle özetleyeyim; öncelikle hızla ilerleyen teknoloji sayesinde herkes birbiriyle daha çok iletişmeye, birbiriyle temas halinde olarak değişip gelişmeye başladı. Dünyada olup biten her şey anında her evde yankılanmaya, her birey kendi alanını yaratmaya başladı. Kadın cinsel, ruhsal ve ekonomik açıdan özgürleşti. Kadın bu özgürlüğünü ilan ettiği için ilişkilerin de boyutu değişti.  Tabii ki bu değişiklik dönemin yeni yetişen erkekleri için de olumlu bir şekilde etkendi. Bu değişimleri tüm zamanların, tüm şehirlerin, tüm sınıfların kadını doğallıkla anında yaşamına dahil edip yeniliklerin tadını çıkarırken, sen bir türlü hazmedip adapte olamadın. Konuşa, konuşa; koklaşa, koklaşa evlendiğin kadın kendini yenileyip yol kat etti; sen dışarıdaki yeni hayata ipini koparmış gibi koşmak peşinde olduğun için çok geride kaldın; boşandınız. (ya da bütün bu yılları evlenmesen de bu çehrede bir ilişki anlayışıyla geçiriyordun zaten)…
Sonra ben çıktım karşına… İşte her şey şimdi başladı. Karşına çıktığımda gözlerin ışıl ışıldı. Belli bir yaşa geldiğin için tecrübeli görünüyordun. İnsanda güven ve korumacı bir his bırakıyordun, yaşamıma dahil olmana izin verebilirdim. Fakat seni cazip yapan şeyin, gençlik yıllarından kalan nezaketin olduğunu bilmeksizin, kendince modern olma çabasına girerek maça 1-0 geride başladın canım. Ya hemen benimle evlenip eskiden bildiğin haliyle bir hayat sürmek için beni sıkboğaz ettin ya da ‘ben daha yeni boşa çıktım, senin için de sorun olmadığına göre, ben sokakta oynayacağım, hoşça kal’ dedin, gittin… Çünkü senin modern ilişki sandığın şey, ergenlikte yaşama fırsatı bulamadığın küçük oyunlardı. Benimle yaşayıp tüketmek istediğin şeyin modası geçti; ben bile yetişemedim o görgüsüzlüğe, sen çok geciktin canım. İşte bu rahatlığın ilk döneminde insanlar haliyle bir parça saçmalamışlar ve geçmiş,gitmiş…Sen 80/90’ larda gençtin; ben 90/2000’ lerde… Bizim yaş grubumuz dışarıdan rahat ve kaygısız görünebilir fakat  senin 30’lu yaşlarında ilk kez gördüğün bir çok şey, benim zaten içine doğduğum, çoktan hak edilmiş bir yaşam biçimiydi. Senin kadın kavramın gitti, yerine öncelikle kendini düşünen, yaşamı güzelleştiren, tek başına yolculuk yapmayı seven, kariyeri olan, her şeyi keşfetme peşinde olan ve ‘sahip olunamayan’ , sana da ‘sahip olmak’ gibi bir derdi olmayan bizler geldik. Merhaba, evet;  ben de memnun oldum tanıştığımıza… Yalnız sen de yaşamın yeni sürümünü yüklenmiş olsaydın daha da memnun olurdum. Şimdi sen Fransız soslu yerel bir yemek gibisin bu halinle; yendiğinde otomatik olarak gülme krizine sokan; gülünç. Bense tadını bilmediğim bir malzemeyle tamamlanacak yeni bir tarif… Çünkü benim zamanımda büyüyen bir boşluk var; ilişkisizlik. Bireyselliği elimize yüzümüze bulaştırıp yapayalnız kalmamıza çok az kaldı; korkuyoruz gizlice.
Ben seninle çok güzel bir akşam geçirip, bir daha seni görmek istemeyebilecek kadınım. Sana bir şans verip o şansı hemen alabilecek kadınım. Canım seninle sadece flört etmek de isteyebilir, uzun soluklu bir yola baş koymak da…
Kendine sahip çık özne, sen bana lazımsın; senin geçmişten gelen hassasiyetin çok kıymetli benim için, senden öğreneceğim çok şey var. Senin bildiğin güzel hassasiyetle benim özgür ruhum birleştiğinde dünyanın en güzel resmini yapabiliriz… Seni yaşamımın bir parçası yapmak, kariyerimde yol alırken bu yükselişi seninle kutlamak, istersek seninle çocuk yapmak, evlenmek bile belki-şaşırabilirsin ama gelenekleri de modernize ve yaşanabilir kıldık, evet- , seninle bir sürü ülke görmek isteyebilirim. Canımız istediği anda yeniden yola koyulmaktan hiç korkmadan… Bütün bunlar olurken bireysel ideallerimizi korumamızı, özel alanlarımıza özen göstermemizi istiyorum. Çünkü unutma; ben Oscar almış bir oyuncu olduğumda bile senin ilginle güzelleşen bir ‘kadın’ olacağım…

1 yorum:

Özlem Ünaldı dedi ki...

Fotoğraf: Özlem Ünaldı