2013çüğüm...
Bu mektubu sana 2014'e girmeye hazırlanırken yazıyorum. Artık her şey geride kaldığına göre sana açık yüreklilikle söylemek istediğim bazı şeyler var... (Gerçi son dakikada bile anî hareketler yapma potansiyelin var ama mühim değil, sayende üstesinden gelebilecek deneyime sahibiz iyi ve kötü seslerin.)
Her şekilde çok eksik bir yazı olacak bu; yorgunluğuma,
attığım kabuklarla hafifleyen hafızama,
kalp kırıklarımdan kaçıp giden akıllarıma ver...
Sevgili 2013,
sayende her birimiz birer bilge,
maskeli birer devrimci,
yeşilli turunculu birer yaprak,
potansiyel birer katil,
mağrur birer kurban
ve profesyonel yaşayıcılar olduk, sağ ol... Seni hiç unutmayacağız; özellikle bize yaşattığın eşsiz Haziran ayı ve Gezi masalımız için teşekkür etmek isterim unutmadan... Büyük ülkelerde ve evlerimizdeki küçük ülkelerimizde, şehirlerimizde savaşlar ve barışlar yaşattın. Kalbimizin coğrafyasına kanla, aşkla, şarkılarla yeni yerler kattın, sağ ol...
Sen ne acımasız, ne istikrarsız, ne sarsıcı ve öğretici bi adam çıktın ama 2013. Erkek olduğunu biliyoruz hepimiz, sakın bu konuda bi sırrın kaldığını sanma. Çocuksu ve fevri tavırlarınla, babacan kucaklayışlarınla, tutkulu bakışlarınla ele verdin kendini er kişi 2013...
Sayende eşikler atladık,
raylardan çıktık,
yeni raylarda dengeler bulduk,
renklere, seslere karıştık,
büyüdük ve büyüyoruz,
büyüdük ve büyüyoruz,
yandık,
mizahımız-sanatımız-rutinlerimiz yeni ve karmaşık bi organik yapıya doğru yola çıktı,
kalbimiz taş kesti,
işimizi-gücümüzü-ailemizi-aşkımızı-arkadaşlarımızı-yalnızlığı yeniden tanıdık; sayende.
Sabırmış, kabûlmüş, idrakmış ne varsa hepsiyle tokatladın bizi...
İzlemesi zor ama başyapıt sinema filmi gibiydin...
Öyle her zaman dinleyemeyeceğimiz ama her dinlediğimizde kendimizi mükemmel hissettiğimiz bi şarkı gibiydin.
Okumak için sakin kafayı beklediğimiz çok kalın bir roman gibiydin.
Teşhis konulamayan ama semptomlarıyla yıpratıp, insanı çok şey öğrenmeye zorlayan hastalık gibiydin.
Gitmeyi göze alamadığımız ama gittiğimizde aydınlandığımız bir şehir gibiydin.
Gardropta duran, 40 yılda bir giydiğimizde yepyeni bi insana dönüştüğümüz kıyafet gibiydin arkadaşım...
Teki kaybolduğu hâlde vazgeçemediğimiz kıymetli bir küpe gibiydin.
Son saniyeye kadar ilk anki kadar belirsiz ve heyecanlı devam ettiği için yürek hoplatan maç gibiydin.
Kafası karışık sevgili gibiydin.
Ergenlikten yetişkinliğe geçerken dünyayı herkese dar eden oğlan gibiydin.
Köy kıraathanesine aniden el ele girip akılları başlardan alan gay bir çift gibiydin.
Uyku kaçıran tedirgin bir fikir gibiydin.
Nefes almayı zorlaştıran, kalpte renk ve ritm bırakmayan sert tavırlarınla, çocuğunu sadece uykusunda seven babalar gibiydin.
Yıllar sonra sandıktan çıkıp yolumuzu izimizi şaşırtan mektup gibiydin.
Mevsimsiz açan çiçek gibiydin.
Hepsini de doğallıkla yaptın, ezber bozdun, kafaları-kapıları açtın çakal... (Kusura bakma onca anı vesîleyle yüzgöz olduk seninle...)
Hep şaşırttın ve her seferinde de güzel bi yere bağladın olayı seni gidi bilmiş seni ya! Helâl olsun!
Açıkçası seni bir daha görmek istemiyoruz. Senden öğrendiklerimizi ve güzel anılarımızı, ömrümüzün ışıklı odalarında ara sıra ziyaret edeceğiz, söz. Kulağımıza küpe oldun, daha istiyorsun 2013? ... Biliyoruz ki sen paralel evrende karmaşık varlığını sürdürüyor olacaksın, sürdür, bizi elleme... Ellerinde oyun hamuru olduk, hiçbiri boşuna değildi evet, bize şimdiki şeklimizi verdin ama çok acıdı yalan mı söyleyelim?
Yıllarca sürdün 2013... Yıllarca... Arkadaşım her gün, her an sürpriz sınavlar yapan sert yüzlü bir muallim misin nesin? Senin asıl meslek muâllimlik değil mi?! Şimdi buldum. Sadece bi 'yıl' falan değilsin! Yan dalların da felsefe, mücadele teknikleri, sanatta gelişim, ilişki uzmanlığı ve matematik... Çok havalısın dostum. Bilmediğin şey yok, hepsini de bize öğretmek için çok ısrarlıydın doğrusu; anlayan anladı için rahat olsun... Güzeldin, yorucu ve güzel... Senin sınavlarından başarıyla geçen öğrenciler, zavallı yorgun bilgeler, yeni yıla çok büyümüş, güzelleşmiş, yeni adımlarının her birinden emin hâlde giriyor, teşekkür ederiz usta...