17 Eylül 2013 Salı

BEN MİNE


Fotograf: Hülya Aydın




















Yanlışlıkla size ait olmayan bir diş fırçasını kullanma olasılığınız %50... Bir restaurantın tuvaletinde klozet kapağını kapalı görünce, hayâl gücünüzün de azizliğiyle, kusma olasılığınız %30... Uzaktan selâmlaşmayı tercih ettiğiniz için kaprise mãruz kalma olasılığınız %90... Yanlış gole sevinme olasılığınız %23... Söylediğiniz yalanı unutmanız %54 olabilir...
Peki bir sahafın sepetinde duran yüzlerce eski fotograftan birinin, çocukluğunuza ait bir fotograf olması olasılığı kaç sizce?... Ben bir tahmin yürütemiyorum fakat %0,00005 se bile olasılık olasıktır ve başınıza gelmesi imkânsız olan birşey yoktur. Emin olun... İlk kez gittiğim bir şehirde sahafları dolaşırken bir sepet dolusu fotograf gördüm... İkinci el fotograf da satılır demek ki: ikinci el anılar... 'Başkalarının anılarını saklamayı kim ister ki?' diye düşünürken, satın almak için birsürü fotograf seçtiğimi fark ettim... Demek ki böyle bir delilik var hepimizde. Belki fotograflara bakıp tahminler yürütmek için, belki sadece acımak için, belki özenmek, belki korumak için ya da belki öylesine istiyoruz yabancı hayatların vazgeçilmiş anlarını... Böyle meraklı bir açlıkla sepeti kurcalarken fotograflardan biri dikkatimi çekti, hayır, fotograftaki çocuk elimi tuttu demek daha doğru olur... Çok tanıdık gelen bu çocuk ünlü biri miydi ? Hayır. Peki tanıdığım biri mi?Evet. O çocuk bendim. Bakakaldım! Dükkân sahibine fotografı nereden bulduğunu sordum ve tabii ki yanıt alamadım. Fotografın arkasındaki yazıyı okuyunca bütün sorular ve bütün yanıtlar anlamını kaybetti zaten... 4-5 yaşlarında olduğum fotografın arkasında 
' Kızımız Mine... Gözleri tıpkı seninkiler gibi sevgilim... Kızımız bana bakarken gözlerini üzerimde hissediyorum Aziz... 1971'... .... O fotografta bir ağacın arkasından fotografı çeken anneme bakıyorum , şimdi ise bir sepetin içinde duran küçüklüğüme... Anneme bu sepetin içinden bakıyorum, hiçbirşey göremiyorum. Çünkü benim babamın adı Metin... Fotografı alıp dükkândan çıkıyorum. Dükkandan, çocukluğumdan, inançlarımdan, yüzdüğüm sulardan, fotograftan çıkıyorum ... Çıkıyorum ve 'Aklım beni öldürmeden ben mi aklımı öldürsem?' diye düşünerek yokuş çıkıyorum ve karar veriyorum; anneme önce cinsiyet değiştirmek istediğimi sonra da sırrını bildiğimi söyleyip çekip gideceğim! İzimi kaybettireceğim ve tabii ki cinsiyet filan da değiştirmeyeceğim. İntikam! Bu kararla eşyamı toplayıp hızla anneme giden yola düşmüşüm.  
 Gittim, 

kapıyı açtı,
fotografı uzattım,
aldı,
ağladı,
bana baktı,
sustum,
sustuk,
 yan komşunun bahçesinden sarı bir kedi geçti,

annem "O'nu sevdim kızım" dedi,
ben de "anne cinsiyet değiştirmeyeceğim" dedim,
anlamadı...
İntikam alamadım ama bir yanıt aldım. Bu yanıtla oradan uzaklaştım ... Oradan ve annemden uzaklaştım... 

Hiç yorum yok: