Zamanın becerikli elleri vardır... Kendi müziğiyle yumuşacık hareket ederek havaya dokunur; dokunduğu yerlere renkler damlar. Keskin ve tokat gibi çarpışmalarla kanını dondurur bazan:
Bi çocuk çimlere yüzünü sürer,
bi genç kızın sırtı soğur,
bi keçi uykusunda kıpırdar,
bi annenin gözü dalar,
bi adamın yüzünü yara izine dönüşür,
yaşını başını almış bi kadın yollara düşer,
bi katil sokağa salınır,
içindeki yanığın kokusu yaşlıların burnuna değer,
rüyana yabancı bi kuş konar,
bi gemiye salladığın el havada asılı kalır,
uyuşur gibi karıncalanırsın...
Becerikli elleriyle türlü türlü yemekler yapar zaman... Eteklerini çamura bulayarak yürür, içinden geçersin bütün gecelerin... Güneşin içinden yağan toz pembe bi yağmurla tedirginliğinden yıkanırsın. Kıyafetlerinle denizden çıkmış gibi ıslak ve kimsesiz kalırsın; tazelenmiş ve şeffaf...
Ucu görünmeyen sevgi kokulu bir sofrada gözün doyar.
Herşey basitmiş,
herşey çokmuş,
gelecek pamukmuş,
kapılar yamukmuş,
anlar çabukmuş,
anılar çocuksuymuş gibi hissedersin. Zaman,herkesi barıştıran sihirli büyülerini katar yemeklerine... Uykuna bi cümle düşer sadece; kulağına çalınmış, yılını unutmuş, aklını aralamış bi cümle; kimden düştüyse... 'Belki de bugün bişey öğrenmişizdir...'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder