3 Temmuz 2013 Çarşamba

ATİYE NASIL BÜYÜDÜ?



Bakkaldaki raflara saldıran 13-14 yaşında bir kız. Üstlere tırmanıp uzanarak şekerlere, cipslere, dondurmalara saldırıyor. Yabaní ve içgüdüsel... Veresiye defterine yazdırarak bir sürü abur cubur alıyor. Canı herşeyden çekiyor  çünkü 14 yaşında ve 8,5 aylık hamile. Atiye. 
Hamile haliyle sokakta top oynuyor, erkek kardeşiyle şakalaşıyor, annesiyle kavga ediyor... Velhâsıl hiçbirşey olmamış gibi çocuksuluğuna devam ediyor. Aslında hiçbirşey olmamış: Atiye mahallede bir oğlanla oynarken kavga etmiş, sonra o oğlan Atiye' nin bisikletine taş atmış derken, aşık gibi birşey olup evlenmiş. Şimdi de hamile işte... 
Atiye sokakta oynamaya devam ederek 3 tane çocuk doğurdu. Hiç büyümedi. Kocası geçici işlere girerek aile geçindirdi. Akşamları mahallede çekirdek çitleyerek büyüttüler çocuklarını... Atiye hiç büyümedi. Kalabalık bir ailede öylece geçen bir hayatın sade bir özetiydi. 
Atiye hırçın, çocuksu ve görmüş geçirmiş teyzelere taş çıkaracak kadar kuvvetliydi. 
Bir gün (30 yaşındayken)  gözlerinin önünde bi köpek donarak can verdi. 
Bi köpeğin; köpek gibi sadık,güven verici, sevecen ve koruyucu bi köpeğin, canını kopararak yok oluşunu izledi ve hemen o anda büyüdü. 
Nasıl mı? Dinle... 
Bir gece bahçeden cılız bi köpek ağlaması duydu. Atiye otuzundaydı ve kalbi duygu bulutuydu. O, köpek sesinin peşine düşerken bir ağaç öldü. Ayağının altındaki dal çıtırdadı. Adalet ve gerçek çürüdü. Karıncalar yeşerdi. Köpek ağlamaya devam etti; yavaş ve acı içinde kıvranarak dondu ve öldü. Atiye gözlerine inanamadı. Hava sıcak, kuşlar kalabalıktı. Demek ki hayatın bir yerlerinde, köpeğin canının dayanmayacağı bir acı yaşanmıştı. Sorgulamaya pek de gerek kalmadı. Olan olmuş, yanan yanmış, bir kadın büyümüştü. Çünkü bütün dünyanın hayatı ve ölümü, gözlerinin önünde yaşanıp-bitmiş; herkesin ömrü o bahçede tükenmişti. 
Kimisini bi adam, kimisini bi çocuk, kimisini bi arı büyütürdü; Atiye' yi de bir köpek büyüttü işte; kurtlar tarafından büyütülen bir film kahramanı gibi olmasa da, kahramanca. O gece zar zor uyudu. Rüyasında şişeden çıkan bir cin, karşsına geçip. 'Bana dilediğin soruyu sor. Sana cevap vereceğim. Sor.' dedi. Atiye de biraz susup, mor bi koltuğun kenarına oturup cevap verdi: 
 'Hayatımdan yine kuşlar geçecek mi? Pencereye lacivert çizgili bi top çarpacak mı? Denizde derme çatma vapurlar görecek miyim? Kapruzu kaşıkla yiyecek miyim?Bebek mavisi bi gökyüzünde, yeşil yapraklı sulara basarak dans edecek miyim yine? Soğuk su içebilecek miyim?' 
Cin: 'Tamam yeter anladık!Atlar  çizgifilmlerde bile ölmeyek bir gün. İyi olacak yeniden herşey. Göreceksin. ' dedi. 'Evet, buna eminim.Ama nasıl olacağını ancak izleyerek görebiliz. '
Atiye uyandı. Cine inandı. Şimdi hem büyük, hem kadın, hem de kırılgandı. Kafasından kendi sesi bir tirenle geçti:  'Üzüntü patlaması yaşıyorum! Kadınlığın, bu kadın bedeninin içindeki varlığın,  bütün hafızası gözlerimin önünden geçiyor. Bütün anılarımı ; hatırlamadıklarımı ve hiç yaşamadıklarımı bile görüyorum.'
Cin uykuların içindeki şişesinden bağırdı: 'Anladık, tamam! Bi izle, bi gör!' Atiye bir su içip sokağa çıktı. Lacivert çizgili bi top yuvarlandı. 


Hiç yorum yok: