Bi kitabı okurken, sayfanın içindeki hikâyeye değil de kelimelerin altında
duran sayfa numarasına takılıyorsa gözün; hikâye senin için bi yerlerde bitmeye
başlamış demektir...
Birini dinlerken aklından balıklar geçiyorsa gitmeye başlamışsın ;
akıl bir balığa binip yola çıkmış demektir çoktan...
Ama ne sayfa numarasına bakarken, ne bi balığın sırtında sulara
karışırken birşeylerin sonuna yaklaştığını itiraf edemezsin kendine. Gitmek
kimsenin sandığı kadar kolay değildir... Ve kimsenin hayâl edemediği kadar
kolay...
Aynı uykudan ard arda defalarca uyanmak gibi...
Yer değiştirirken atladığın her eşik seni şeffaflaştırır, yumuşatır kirpiklerini.
Başına bir 'samimiyet' tacı kondurur kırgınlıkların. Yeni bi
ülkenin kraliçesi olursun;
sokak lâmbası yanmayan,
yokuşlarında upuzun saçlarında boncuklar takılı atlar dolaşan,
çiçek kokan,
ağaçlarında mor denizatları parlayan,
ağaçlarında mor denizatları parlayan,
sürekli birbirine 'merhaba' diyen insanlarla dolu bir
Geçitistan...
Birden 8 cüce kraliçe elbiselerini giydirir sana (8. cüce araya
kaynamış ama kimse çaktırmıyor O'na. Ayrıca tam cüce de sayılmaz ama belli ki
kafası baya bi karışık zaten, ses etmiyor kimse o yüzden...) ;
üvey kızkardeşler gelip camdan ayakkabılar giydirir sana;
çikolatadan bir evi tepside getirir bi kız bi oğlan çocuk
masana;
kırmızı bi başlık geçirir kurt kafana;
çilekli yıldızlar yağar saçlarına;
çilekli yıldızlar yağar saçlarına;
kaplumbağa tavşanı geçip soluk soluğa yetişir yanına;
çirkin cadılar gelinliklerle üşüşür baklonlara, bir kahkaha çınlar ki sorma;
büyükanne örgü örer nehrin ortasında, o hala yaşlı sonuçta;
büyükanne örgü örer nehrin ortasında, o hala yaşlı sonuçta;
Büyük bi fırtınada başı boş kalmış masalların kahramanları, baksana...
Karıncalar ağustos böceklerinin çalgılarıyla dökülür sokaklara...(Onca yılın hıncı var nasıl olsa)...
Çığrından çıkmış çıplak bi Kralın kurbağayı öpmesine ramak kala, herkes aniden susup bakar şatonun tepesindeki bu çılgın adama; hep birlikte basarlar yaygarayı :'Abartmaaa!' ... Kral güler, 'şaka yaptım şaka!' ...
Eh ekmek kırıntıları da saçılır yollara...
ve...
balkabağından bir atarabası bütün masalların darmadağın olduğu bu ülkenin
içinde 'tıkırık tıkırık' diye gezdirmeye başlar seni, o sabahtan bu sabaha...
Dört tarafı delilerle çevrili,
neşeli ve turuncu sisli,
kıyıları gelgitli,
bitki örtüsü sâki,
sütliman iklimli,
uğurböcekli ,
bulutları desenli,
dîni incelikli,
incili, küpeli bi ülke...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder