Birbirini tanımayan, tanınmaz hâle gelmiş birkaç kişi bir masanın etrafında toplanmış kendi yolculuğunda o gece... Önce kendisiyle tanışıp, yeni birileriyle gözgöze gelecek herbiri, sabah.
Kelimelerden olma bi kalabalıktan koparmış herbirini 'büyücü' ... Viyolonseliyle büyü yapıp, kayıp akıllara yol buldurmuş. Ortaçağda çalsaymış o şarkıyı 'cadı' diye yakarlarmış O' nu muhakkak... Sözsüz bir hikâye anlatıp, ne demek istiyorsa elleriyle söylemiş: Herkesin çocukluğuna,
aşkına,
özlemine,
uğurböceklerine,
inkârlarına dokunmuş;
sevincine... Şarkısının içinden martılar geçmiş, birlikte izlemişler...
Etekler uçuşmuş şarkısında, hafiflemişler...
Salıncakta beyaz bulutunu sallamış biri; öteki yıldızların yüzüne bakakalmış...
Karman çorman saçlarıyla içeri girmiş başka bir kadın.
Ben bi soğuk düş alayım deyip gözlerini kapamış. 'Sadece ve sadece gerçeği göreceğime yemin ediyorum' diye söz vererek. Buz gibi düşünde bir rakam ölmüş: 19... Bu rakamın adı Ali, izi acı imiş... Rakamlar, sesler, sevinçler ve sokaklar birbirine karışmış. Saçlarıyla uyanmış kadın.
Büyücü uykusunda,
beyaz bulutlu kız salıncakta,
karıncalar yuvasında,
hırsız bir kedi çatıdaymış.
Düşün serinliğinden üşümüş kadın, saçlarıyla. Yeni bir uyanış, bir rakamın eksildiği hayata...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder