Toprağın içine düştü bir tohum... Şeftali kokulu bir avuçla, karpuz renginde bir el birbirine sımsıkı tutunup cansuyunu bıraktı toprağa. Şeftali gibi yumuşak anne, karpuz gibi kuvvetli baba;
güneşinden çekilerek,
gölgeleriyle koruyarak,
sevgiyle sulayarak başını beklediler tohumun...
Çay rengi bir bahar sabahı başını çıkardı topraktan çiçek;
pembe ve gülümseyerek...
Renklenip kuvvetlenerek büyüdü. Tüm zaman dilimleri incelip karıştı toprağına;
ara sıra yaprak dökerek,
kalbini kıran yağmuru severek,
yeniden tomurcuk vererek,
böceklerle arkadaşlık, karıncalarla komşuluk ederek,
rüzgârla boynu bükülerek büyüdü:
İlk yağmurun adı Mehmet'se, başka bi yağmurun adı Burak;
komşu karıncanın adı Ayşe'yse ,
böcek arkadaşın adı Duygu,
toprağın adı evse; hayatının yağmurundan sonra doğan gökkuşağı tatlı bi bebek;
dolunay aşkların en güzeliyse güneşin adı da gülümseme...
Neyse...
Güzelleşerek, kuvvetlenerek ve kendinden başlayarak herşeyi severek büyüdü herkesin gözünün önünde... çiçek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder