18 Şubat 2014 Salı

SANA Bİ'ŞEY OLMASIN



Anılarımı ve yolculuklarımın kanıtlarını, çocukluk hayâlimizi gerçekleştirdiğimizi ilân ettiğimiz fotografları, kelimelerimi ve bir daha asla izleyemeyeceğim görüntüleri, anları, arşivleri, yazıları sattın! Ve hepsinin yerine bana mavi bir tabure aldın anneanne. Ah! Kızamıyorum da sana! Canım, tatlı, şeker anneannem. 
... 
Ama sen o tabureyle belimi kırarcasına vurdun bana bir kere. İstemeden, tamamen iyi niyetle sattın, ne diyebilirim ki.... 
Ama içim yandı! (Ah! O sabah çektiğim fotograf. Fındıklı'da çektiğim! O! Ne kadar uğraştım ve sonunda ne harika olmuştu biliyor musun anneanne? Keşke sana gösterebilseydim. Çok severdin eminim. Ama sen onu da sattın.  Hani, bilgisayarın içinde yani... Ben o bilgisayarı tamir ettirip, içinden 2 yıllık hikâyemi alacaktım; ruhunu kurtarır gibi ... Üzülme ama... N'apalım olan oldu artık... Canım benim ya! Bi de çipil çipil gözlerle 'Sattım hurdayı, yerine mavi bi tabure aldım kuzum; el yapımı ahşap bişeycik...' dedin ya bana. Yumuk ellerinle göstererek filân... Çitlembik pamuk şekerim benim... 
Yani insanı çiçekle dövmek gibi, şerbetle yıkamak gibi, birini -üşüdüğünü bilmeden- iyilik olsun diye serin suya itmek gibi bişey bu anneanne... 
Neyse. Senin bi suçun yok. Canın sağolsun... 
Ben kedimin su içme sesinin üstüne bi mektup okumuştum geçen gece... O kayıt da gitti eskiciye değil mi?  Ağh! 
Olsun... 
Yani bu... Bu zayıflamaya çalışan birine zorla tatlı yedirmek gibi, sürpriz olsun diye en sevmediğin adamı doğumgününe getirmişler gibi... anlatabiliyor muyum... Ah... 
Şimdi hayatımın iki yılı kosmosda bir yerde öylece , kendi güzelliğinde duracak. 
Neyse, neyse ve neyse... Öpeyim bilgisayarı, sana bi'şey olmasın anneanne... 

(Ohh! Yazdım, ağladım, rahatladım... Şimdi gidip şu tabureyi seveyim de biraz, sevinsin cimcik yanaklı anneannem. Ufff... Ama adadaki aşk masalım da gitti... Yo, yo... Tamam, iyiyim. Herşey kendi yerinde bu gezegende...)




Hiç yorum yok: