Nasıl başladı?
Sâdi, yerin 2 kat altında küçük bir dairede yaşıyor. Bir tek penceresi yan odaya açılan, güneşsiz, içinekapanık bir ev. Evin kendisi zaten yorgun birinin bilinçaltı gibi:
duvardaki rengin altında kalmış birsürü renk;
defalarca değişmiş ama her seferinde çürümüş yer kaplaması;
büyücü kokularının tüttüğü bir mutfak;
kendi kirini yıkamaya gücü yetmeyen bir banyo;
ümit besleyen mavi camlı bir pencere, güneşsiz...
Evin başından geçenler çınlıyor Sâdi' nin kulağında.
Bu evde 2 hafta yaşayıp gelinliğiyle çıkan hasarlı bir kadının ayak izi;
aylarca bu eve kapanıp ağlayan doğulu bir oğlanın kırmızı gözyaşı;
evin melânkolisine gülüp geçen neşeli bir üniversite öğrencisinin bira kokusu;
İtalyan bir çiftin 4 aylık sevişme ve saklanış lekeleri;
sadece 1 gün kalıp terk'i diyâr eyleyen oyuncu kızın elbise askısı duruyor tavanda.
Sâdi 7 aydır burada. Uykusuyla hayat arasındaki tünelde gidip gelerek yeni bir hayat kurmakta.
Dün sabah uyandığında,
aydınlığa ve geçmişsizşiğe delicesine susadığında,
tüm sesiyle bağırdı evde gezen tüm ruhlara : 'Sizi ve buradaki hayatınızı görmekten bıktım! Güneş istiyorum; hepinizi güneşle silmek istiyorum. Güneş! Aydınlığın içinde uyanmak istiyorum! Gidiyorum!'
Sâdi fırlayıp çıktı sokağa. Çıktığı anda kör eden bir aydınlıkla yıkandı. Önce hiçbirşey anlamadı. Güneş' i çağırdığını anımsamadı. Belli ki Güneş; alıngan, şakacı ve kabaydı. Bastı Sâdi' ye tokadı. Sokağın ortasında sıcacık, parlak bir ışıkla Sâdi' yi yerlere attı. Herkes hapşırmaya başladı. İçini dökercesine, beli bükülürcesine, ağlarcasına, yumruk atarcasına hapşırdı herkes...
Sonra Güneş sıkıldı; farkında olmadan, dil ucunda kalanları söke söke almıştı... Çekti gitti... Sokağa tatlı bir serinlik geldi...
Sadi ilk iş, adres değiştirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder