"Bir çocuğa
bağırdığınızda, ruhu bedeninden birkaç gün ya da bir kaç metre uzaklaşır."
Batı Afrika Atasözü
Hepimiz birer çocuğuz:
Zayıflıklarımız ve kuvvetimizle; düşlerimiz ve düş gücümüzle; yaşadıklarımız ve
henüz yaşamadıklarımızla...
Şiddete maruz
kaldığımızda ruhumuzla bedenimiz arasında giren mesafeye nelerin
sığabileceğinin farkında mıyız? El-alemin hakkımızdaki kararları, görünmez parmaklıklar,
sesimizi yutan canavar sesleri, düşlerimizi örten kirli battaniyeler...
Başlangıçta rahatsızlık veren bu istenmeyen misafirler, kendimizden kopuşumuz
nedeniyle azalan gücümüzü fırsat bilerek yatıya kalabiliyor. Bu korkunç bir
olasılık gibi görünse de, tüm engellere rağmen, kendimize kavuşmak için her
şeye sahibiz: Muhtaç olduğumuz kudret,
kulaklarımızdaki fingirdek küpelerde mevcuttur!
İlk işimiz kendimize güvenmek. Şuradan başlayalım; birine güvenmek için neye ihtiyaç duyarız?
İlk işimiz kendimize güvenmek. Şuradan başlayalım; birine güvenmek için neye ihtiyaç duyarız?
Birini hatalarıyla,
riskleriyle, becerileri, davranışları ve kişisel hikayesiyle tanımamız, ona
güvenmemiz için sağlıklı bir zemin yaratır, değil mi? O halde kendimize
güvenmek için hemen şimdi kendimizle yeniden tanışmaya başlamalıyız.
Şimdi. İlk kez gördüğümüz birine bakar gibi bakalım kendimize: Gözlerimizin
içinden hangi sorular geçiyor? Tam de kendimiz gibi hissettiren yegane hissin
adı ne? Canımızı en çok ne sıkıyor bu sıralar? Bizi en çok ne
heyecanlandırıyor? Sürekli hayal ettiğimiz; sadece
"hayal" adıyla kalacak kadar çok hayal ettiğimiz şey ne? Olmasını
istediğimiz/istemediğimiz her şey için hazır mıyız? En cesur hissettiğimiz an
hangisiydi? Göz yumduğumuz için her gün bizi boğan eller kimin ve
gözlerimizi açmak için neyi bekliyoruz? Ve daha birsürü!
Peki, neden korkarız?
Bilinmeyenden, istemediğimiz ihtimallerden, yok olmaktan, kaybetmekten, başarısızlıklardan vs... Korkumuzun asıl kaynağı ise kendimizi bütün bunlar için hazırlıksız hissetmemizdir. O halde her şeye hazır olduğumuzu hatırlayacağız. Hatırlamaya ihtiyacımız var, çünkü tüm zamanların, tüm toplumların zencileriyiz biz: Varoluşumuz, sürekli rahatsız edilerek, uyuşturularak temelinden sarsılmış. "Yazık bize, ay çok nariniz, kıyamam ne de kırılganım." demek yerine yol kat etmeyi başardığımız için hala buradayız: Eksiğimizle, gediğimizle; inkarlarımız ve gerçeklerimizle; müsaade ettiklerimiz ve etmediklerimizle; zaaflarımız ve ilhamlarımızla; işvemizle, cilvemizle buradayız. Ruhumuz ve bedenimiz göz göze, diz dize, onca mesafenin ve kötü kalpli misafirlerin arasından bakıyor birbirine. Özetle, bilsek de bilmesek de her şeye hazırız.
Peki, neden korkarız?
Bilinmeyenden, istemediğimiz ihtimallerden, yok olmaktan, kaybetmekten, başarısızlıklardan vs... Korkumuzun asıl kaynağı ise kendimizi bütün bunlar için hazırlıksız hissetmemizdir. O halde her şeye hazır olduğumuzu hatırlayacağız. Hatırlamaya ihtiyacımız var, çünkü tüm zamanların, tüm toplumların zencileriyiz biz: Varoluşumuz, sürekli rahatsız edilerek, uyuşturularak temelinden sarsılmış. "Yazık bize, ay çok nariniz, kıyamam ne de kırılganım." demek yerine yol kat etmeyi başardığımız için hala buradayız: Eksiğimizle, gediğimizle; inkarlarımız ve gerçeklerimizle; müsaade ettiklerimiz ve etmediklerimizle; zaaflarımız ve ilhamlarımızla; işvemizle, cilvemizle buradayız. Ruhumuz ve bedenimiz göz göze, diz dize, onca mesafenin ve kötü kalpli misafirlerin arasından bakıyor birbirine. Özetle, bilsek de bilmesek de her şeye hazırız.
Gözünde morluk olanın da,
kalbinde kırık olanın da; sırtında yara olanın da, sesi kısılmış olanın da; topuğundan
vurulanın da, yarım maaş alanın da şiddete maruz kaldığının bilincindeyiz; el eleyiz.
Şiddetin sadece fiziksel değil; psikolojik, ekonomik, düşünsel ve türlü türlü
bir çok yolla geldiğini artık hepimiz biliyoruz; dayaktan beter sözlere,
kurşundan ağır koşullara dayanmak yerine, kendi şarkılarımızın içinden emin
adımlarla geçebileceğimizi de... Kalçalarımızın dansı da yakışıyor bize,
hamilelik de; kariyerlerimizi ışıldatmak da tam bize göre, becerikli
ellerimizle hayata çeki düzen vermek de...
Hafızamız bizden çok ama çok
eski... Biz unutsak kemiklerimiz,
toprağımız, nefesimiz, suyumuz hatırlar sahip olduğumuz cevheri. İşte tam da bu
yüzden, yepyeni bir sayfa açar gibi, masum bir çocuğu dinler gibi, dinleyelim
kendimizi... Eminim, inanıyorum; gelir gerisi!
Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz
Kutlu olsun...
Sevgimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder